hilalyildirimhan61 @ gmail.com

                                          AHLAKİ ADALET         

Adalet kavramı ilk çağlardan beri filozoflar tarafından da tartışılan çok geniş bir kavramdır. Çoğu zaman bireylerin farklı bakış açıları nedeniyle adalet üzerinde bir uzlaşı sağlanamaz. Bu yüzdendir ki hâkimler kamu vicdanına göre karar veren kişilerdir. Kamu vicdanı da yasalarla düzenlenir.

Adalet, “her şeyi yerli yerine, en uygun şekilde koyma” demektir. Bu anlamda fert olarak bize düşen yanı,  kişisel -ahlaki adalet konusunda oluşacak farkındalıktır. Zira Nahl,1süresi 90. Ayete göre “Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar.”

Toplumda kime sorsan herkes adaletten adil olmaktan yanadır. Hiç kimse kendi ne kadar adaletlidir diye düşünmez. Bunun sebebi adalet kavramının genellikle yanlış eylemleri cezalandırmak olarak akla gelmesindendir.

Oysa adalet cezalandırmak olmadığı gibi “ Herhangi bir durum karşısında o olayın yanlışlığı ya da doğruluğuyla ilgili olarak gösterdiği felsefi tavırdır.”(1) Adil olmak menfaat gözetmeksizin birey bazında ahlaki bir değerdir. Çocukluktan itibaren kazandırılması gerekir.

“Ahlaki adalet, insanın kendisine karşı ahlaken doğru davranıldığını hissetmesi.”(1) Buna ekleyecek olursak. Bireyin başkasına karşı da ahlaken doğru davrandığını hissetmesidir. Çünkü Bernart Shaw’a göre “ Yanlış anlayabilirsin, yanlış yapabilirsin, ama yanlış hissedemezsin.”

Sokrates, Platon (Eflatun) ve Aristoteles adaletin bireysel bir erdem olduğunu söylemişlerdir. Toplumun   huzuru hak ve doğru olanı bencillikten. Tarafgirlikten arınarak ayakta tutan, erdemli insanların çoğalmasıyla sağlanabilir.

Bu erdemlilik ahlakının topluma  yansıması “ Doğruluk, dürüstlük.  Başkalarının   hakkını yememek ve hakkı zamanında, dürüst olarak teslim etmek.  Kimseye   kötülük etmemek, zarar vermemek, kimseyi rahatsız etmemek; bunların aksine insanlara iyilik etmek, yardımda bulunmak.  Yalan söylememek. Dedikodu  yapmamak, nifak çıkarmamak. Toplum kurallarına, kanunlara, İnsandan gayrı canlılara ve diğer doğa varlıklarına da zarar vermemek” (2) gibi tutum ve davranışlar düşünülebilir.

Bu şekilde davranışı ahlak edinmek yüce yaratıcının kullarına farzıdır. Maide süresi 8. Ayete göre “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdar”

Bu muhteşem ayet insanın duygularıyla muamele etmekten kesinlikle men eder. Adaletli olmanın kesin sınırlarını belirler. Ayetin son cümlesi çok bağlayıcıdır. Ne yaparsan yap, nasıl düşünürsen düşün, ne ye niçin şahitlik eder, tarafgir olursan ol. Şüphesiz kaçamayacağın yer Allah’ın her şeyden, içinde sakladıklarından dahi haberdar olmasıdır.

 

Selam ve saygılarımla

 

 

(1)    Nevzat Tarhan “ Güzel İnsan Modeli”

(2)    Güler, Zülfi (2019). Prof. Dr. Ali Berat Alptekin Armağanı. Konya: Kömen Yay., s. 601-610