imbatmuglu @ gmail.com

Son 10 yıldır neredeyse her metre karesine kan ve ölüm bulaşan Suriye’de artık kanın durması, kalıcı bir BARIŞ’ın tesis edilmesi en büyük duamız ve temennimiz oldu adeta. Bugün geldiğimiz noktada barışa dair maalesef doğru ve kalıcı bir adım atılmadığını tanıklık etmekteyiz. İç savaşın iç barış ile bitmesi gerekirken, ne Şam yönetimi bazı reform vaatlerinin ötesinde geri çekilme sinyalleri vermekte, ne de muhalifler bunu zorla yaptırabilme kapasitesine sahip bulunmaktadırlar. Şam yönetimi koltuğunu koruma peşinde iken muhalifler ise Şam yönetimine karşı duydukları öfke ile Esed gitsin de ne olursa olsun söyleminin ötesine geçemedikleri görülmektedir. İçerde bunlar olunca dışarıda ise uluslararası düzeyde Şam yönetimine yönelik bariz bir Rus ve İran desteği söz konusudur. İran ve Rusya, şiddetin durması noktasında Batılı devletlerle aynı paralelde hareket eder gibi gözükmekte ise de işin doğrusu Şam’a yönelik bir askeri müdahaleye ya da bu ülkeye yönelik ağır yaptırımlara açık bir biçimde karşı çıkmaktadır. Durum böyle olunca da barışın tesisi gündeme bile alınmamaktadır. Şam yönetiminin şimdiye kadar barışı askıya almasına sebep olan iç ve dış birçok destekçileri bulunmaktadır. Bunların başında İran ve Rusya ile birlikte Çin, Batılı bazı devletler, Ortadoğu’da birçok devlet ve birçok örgütsel yapı yer almaktadır. Ne olursa olsun Suriye’deki çatışmaların biran önce sonlanması ve ülkede barışın tesis edilmesi gerekmektedir. Barışın tesisi için ilk ve öncelikli olarak atılması gereken adım, taraflar arasında bir ateşkesin sağlanmasıdır. Lakin Suriye’deki savaşın sonlanması barışın tam anlamıyla tesis edilmesinde uluslararası toplumun kararlı bir duruş sergilediğini söylemek güçtür. Suriye halkı dışında en çok BARIŞ için emek veren Türk Milleti ve Türkiye’dir. Türkiye’nin Suriye’de ki her hamlesi, uluslararası yükümlülükleri, milli menfaatleri, imkân ve kabiliyetleri sadece Suriye için değil dünya barışının korunmasına yönelik olduğu net bir şekilde gözlenmektedir. Diğer tarafta ise küresel güçler ve Siyonist Devletler bu barışın olmaması için ellerinden gelen her türlü kirli senaryoyu devreye koymaktalar. Ölenin ve öldürenin MÜSLÜMAN, talimatları verenlerin ise İslam düşmanı olanların olduğu bu savaşta insanlık her gecen kaybetmektedir. Milyonlarca insanın ve canlının, can verdiği bu coğrafyada artık silahların susması gerekmelidir. Barışın tesisi için Şam ve Ankara siyasi olarak görüşmese de başka kanallar vasıtası ile görüşmeler yapıldığı bilinmektedir. Bu görüşmelerin kimi çevrelere göre geç verilmiş bir karar olduğu eleştirisi haline gelmiş olsa da bana göre doğru ve yerinde bir karardır. Belki de bu yakınlaşma çok önceleri olmak zorundaydı. Lakin kimi zaman Şam kimi zaman da Ankara bu yakınlaşma için çaba verdiyse de hep bir kriz yada bir saldırı olmuştur. Çünkü bu yakınlaşmayı engellemek isteyen ülkeler ve etnik terör örgütleri hep sahneye çıkmış Suriye’yi kana bulamışlardır. 2022 yılında ayrılıkçı gruplar ve terör örgütlerin tasfiye edilmesi ve akabinde tüm yabancı savaşçıların ülkeyi terk etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte Rusya, ABD, İran ve diğer tüm taraf ülkeler Suriye’yi terk etmesi gerekir. Suriye’de BARIŞ’a adım atılması için yeni bir düzen ve yeni bir ANAYASA’nın olması şarttır. Yeni ANAYASA’ da Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı, bu koruma ile ilgili her türlü hukuki zemin hazırlanmalı ve en önemli maddesi de bu yönde olmalıdır. Türkiye barışın tesisinde diğer tüm taraflardan ayrı olarak Suriye yeni ANAYASA’sına büyük katkı sağlayacak bir rol üstlenmelidir. Uluslararası güç odakların ve devletlerin güdümünde olan Şam yönetimi tez zamanda siyasetten de barış yolunu tutması gerekir. Barışın tesisi için tüm yol ve yöntemler denenmeli biran önce akan kan durdurulmalıdır. Barışın hızlı tesis edilmesi noktasında aşılması gereken birçok neden vardır. Bunlardan en önemlisi yukarıda bahsettiğim güç odakların ve devletlerin izleyecekleri yol ve beklentileri. Diğer önemli sorun ise tarafların temsil sorununun giderilmesidir. Akan onca kan ve ölümden sonra kim kimi temsil ediyor sorunu halen devam etmektedir. Suriye’deki çatışmaların bir tarafı olan Şam yöntemi iken diğer taraf olan muhalifleri kim ya da kimler temsil etmektedir sorusuna geçen onca zamana rağmen cevap bulunamamış ve halende belirsizliğini korumaktadır. Başta bu çok başlılık ve belirsizlik ortamının nihayete kavuşması gerekmektedir. Ve yine unutmamak gerekir ki Suriye’de yıllardır devam eden çatışmalar bir grubun, örgütün ya da yönetimin zaferiyle bitmeyeceği realitesi ortada iken üç maymunu oynamaya devam eden aktörler bu oyun son vermeleri gerekmektedir. Onun için başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere, birçok devletin ve uluslararası toplumun çatışmaları izlemek ve sadece kınamak yerine, değişik cephelerden Suriye’de barışı inşa sürecini desteklemesi gerekir.

Dr. İmbat MUĞLU