Çinli ressam ve akademisyen Said Chuanyi Lei: "Sanatla, İslam’ı ve Türkiye’yi kediler üzerinden anlatıyorum"
Çinli akademisyen ve sanatçı Said Chuanyi Lei, İslam sanatıyla Çin geleneksel resim sanatını birleştirerek geliştirdiği kedili minyatür tarzıyla dikkat çekiyor. Sanatın tarih, kültür ve dini daha yumuşak yollarla anlatmak için etkili bir araç olduğunu vurgulayan Lei, sanatsal yolculuğunu ve ilham kaynaklarını anlattı.

Çin - İslam minyatür sanatının genç ve dikkat çeken temsilcilerinden Said Chuanyi Lei, medeniyetler arası sanatsal bir köprü kurmak için Türkiye’de çalışmalarını sürdürüyor. Çin’in başkenti Pekin’de, Hui Müslümanı sanatçı bir ailenin çocuğu olarak 1987 yılında dünyaya gelen Lei, Çin - İslam minyatür ekolünün kurucusu kabul edilen babası Ali Lei Gong’dan aldığı eğitimi, İstanbul’un kültürel dokusu ve simgeleriyle harmanlıyor. Özellikle "İstanbul kedileri"ni merkeze aldığı eserlerinde Türk motiflerine geniş yer vererek, hem geleneksel hem çağdaş izler taşıyan özgün bir sanat dili inşa ediyor.
'Kedi Dayı' ismi nereden geliyor?
— Çok kişi bu lakabı neden aldığımı soruyor. Çince'de benim bir sanat lakabım var: "Dayi". Bu, Çin mitolojisinde efsanevi bir kahramanın ismi. Efsaneye göre gökyüzünde 10 güneş vardı ve insanlar bu sıcakta yaşayamıyordu. Dayi, okla 9 güneşi vuruyor ve sadece bir tanesini bırakıyor. Babam bu figürden etkilenip bana bu ismi verdi. Türkçeye gelince, büyük harf kurallarından dolayı “Dayi” zamanla “dayı”ya dönüştü. Ben de esprili bir yaklaşım olarak bunu benimsedim.
Minyatür çalışmalarınızda neden kedileri merkez alıyorsunuz?
— Bazı minyatür çalışmalarımda mizahi öğeler var ama kediler daha çok gerçekliği temsil ediyor. Türkiye’de kedilerin duruşu, halk arasında “dayı” olarak tabir edilen bir figüre benziyor. Bu da sanatıma eğlenceli bir anlam kattı. Ayrıca herkes kedileri seviyor. Onlar üzerinden anlatmak, sanatı ve kültürü daha ulaşılabilir kılıyor.
Türk-İslam ve Çin sanatını nasıl birleştiriyorsunuz?
— Çin’de “Gongbi” olarak bilinen detaylı resim tekniğini Türk ve İslam minyatürüyle birleştiriyorum. Babam İran minyatüründen çok etkilenmişti. Ben de onun yolundan ilerliyorum. Motifleri ve desenleri hem Çin hem de İslam sanatından alıyorum. Özellikle tarihî detaylara yer veriyorum çünkü arkeoloji ve tarihi mimarlık eğitimi aldım. Bu farklı bakış açısı, yorumlarımı da farklılaştırıyor.
Sanatı neden kültür anlatımında bir araç olarak görüyorsunuz?
— Sanat, duygusal bir etkileşim yaratır. Kültür, tarih, hatta din gibi soyut kavramları doğrudan anlatmak bazen zor olabilir. Ama sanatla bunu yumuşatarak aktarabilirsiniz. Kedilerle birleşen minyatürlerim, insanlara hem sevdikleri bir figürü hem de içinde yaşadıkları kültürü sunuyor.
Türkiye’ye ne zaman geldiniz? Ankara’daki yaşam nasıl gidiyor?
— 2017 sonunda İstanbul’a geldim. Sonra akademik hayatım başlayınca Ankara’ya taşındım. Burada tam zamanlı olarak üniversitede görev yapıyorum. Ankara, İstanbul’a göre daha sakin, daha huzurlu. Üniversiteye yakın oturuyorum, bu da çalışma ortamımı olumlu etkiliyor. Şu an doktora sürecindeyim ve yakında savunmam var. Ardından doçentliğe kadar ilerlemek istiyorum.
Akademik olarak neler öğretiyorsunuz?
— Şu anda kaligrafi ve Çince dersleri veriyorum. Bölümümüz henüz yeni. Eylül ayında Çin Dili ve Edebiyatı ya da Çeviribilim açılacak. Daha fazla öğrenciyle daha fazla ders planlıyoruz. Resim dersi de açılacak. Kaligrafi dersleri Japonca ve Korece bölümlerinden de ilgi görüyor.
Çin kaligrafisinin temelinde ne var?
— Çin kaligrafisi binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Biz buna "Sinosfer" diyoruz. Çin karakterlerinin kullanıldığı Japonya, Kore, Tayvan ve Vietnam gibi ülkelerde bu sanat yaygın. Kaligrafide çeşitli yazı stilleri var. Örneğin “Kaishu” düzenli yazıdır, “Caoshu” ise karmaşık ve birleşik yazıdır. Babam hâlâ yeni yazı türleri çalışıyor. Kaligrafi, hayat boyu süren bir öğrenme sürecidir.
Çin resim sanatında bir sanatçının usta sayılması için hangi alanlarda yetkin olması gerekir?
— Çin resim sanatında en önemli olan şey yalnızca resim değildir. Bu sanatın dört temel unsuru vardır: Birincisi şiir, ikincisi kaligrafi, üçüncüsü resim ve dördüncüsü ise mühür. Gerçek anlamda seçkin bir Çinli ressam olmak için bu dört alana da hâkim olmak gerekir.
Bizim eserlerimizde de genellikle şiir yer alır. Örneğin Kız Kulesi’ni konu alan bir çalışmamda şiir kullanıyorum. Kedili çalışmalarımda da şiir mutlaka vardır. Bu gelenek eski ustalardan geliyor.
Babamın hocası gençliğinde, kendi hocasına gidip öğrencisi olmak istediğini söylemiş. Hocası çalışmalarını incelemiş ve ona ilk olarak şu soruyu sormuş: “Şiir yazıyor musun?” Yani Çin resim geleneğinde, usta bir ressam olabilmek için önce şair olmak gerekir. Çünkü şiir, resme ruh katar.
Bu sanatın eğitimi için mutlaka sanat okulu mezunu olmak gerekir mi?
— Hayır, kesinlikle gerekmez. Ben güzel sanatlar mezunu değilim. Arkeoloji ve mimarlık eğitimi aldım. Dünyaca ünlü birçok mimar aslında mimarlık fakültesinden mezun değil. Örneğin, Rem Koolhaas. Asıl mesleği gazetecilik. Mimarlığa kırklı yaşlarında ilgi duymaya başlamış ve sonrasında bu alanda çok önemli işler üretmiş. Benzer şekilde, Çin’de Cumhuriyet’in erken döneminde, 20. yüzyılın başlarında yaşamış çok meşhur bir ressam vardı: Qi Baishi. Onun kardeşi de çok tanınır. Belki duymuşsunuzdur. Bu kişi bir dönem Picasso ile de görüşmüş.
Qi Baishi sanata kırk yaşından sonra yönelmiş. Ancak sanatla dolaylı ilişkisi vardı çünkü marangozdu, yani el becerisi ve üretim tecrübesi zaten vardı. Sanat yolculuğu marangozluktan sonra başlamış ama çok derin ve etkili bir yere ulaşmış.
Geleneksel Türk sanatları ve Çin sanatı arasında bir benzerlik var mı?
— Minyatür sanatında Türk - İslam ve Çin arasında benzerlikler kurulabilir, ancak hat sanatı için aynı şeyi söylemek zor. Çin'deki İslam hat sanatı, dışarıdan, özellikle Türk - İslam kültüründen etkilenmiştir. Çin’in kendi geleneksel yazı sanatı ise çok farklıdır; amaç farklı, dil ve din farklıdır. Hat sanatı İslam kültürüne özgü. Çin’deki Müslüman topluluklar bu sanatı sonradan öğrendi.
Ancak Çin kaligrafisi de kendi içinde manevi anlam taşır. Eski Çince yazılar yukarıdan aşağıya yazılır. Bu da gökten inen bir yazı hissi verir. Yani ilahi bir anlam arayışı her iki kültürde de var.
Ankara’da sergi açmayı planlıyor musunuz?
— Şu an yeni yerleştim, şartları tam bilmiyorum. Ama eğer zaman ve uygun ortam olursa birkaç özel öğrenciyle birebir çalışmak istiyorum. İleride sergi açma fikri de olabilir.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI