“Hayvanseverlik Değil, Yaşam Biçimi”: Dorukgiller Kliniği’nden Anlamlı Bir Yolculuk
Ankara’da bir veteriner kliniğinden çok daha fazlası var: Sevginin, sorumluluğun ve bilgeliğin iç içe geçtiği bir yaşam alanı... Dorukgiller Veteriner Kliniği, yalnızca hayvanlara şifa sunan bir yer değil; aynı zamanda insanlara da düşünme fırsatı veren bir durak. Cumhur Haber Ajansı olarak, bu özel kliniğin kurucuları veteriner hekim Doruk Demirci ve eşi Sevgi Demirci ile bir araya geldik. Hem mesleki tecrübelerini, hem hayvan sevgisini hem de “tek sağlık” yaklaşımına dair görüşlerini içtenlikle paylaştılar. Hayatlarını bu yola adamış bir çiftin hikâyesini ve düşüncelerini sizler için derledik.

Ayşegül Çalışır: Öncelikle teşekkür ediyorum bize zaman ayırdığınız için. Sizi tanıyabilir miyiz? Veteriner hekimlik mesleğini tercih etmenizin ardındaki hikâyeyi ve sizi bu yola sevk eden sebepleri bizimle paylaşır mısınız?
Doruk Demirci: Ben veteriner hekim Doruk Demirci. Ankara’da kendi kliniğimizde, eşim Sevgi Demirci ile birlikte aktif olarak hekimlik yapıyoruz. İki çocuk babasıyım; biri kız, biri erkek, ikizlerimiz var. Bu işi bir meslek olarak değil, hissettiğim şeylerin peşinden gitmek gibi yaşıyorum. Tanıtımı fazla uzatmak istemem ama şöyle özetleyeyim: Çocukluğum Marmaris’te geçti. Sokak hayvanlarıyla çok iç içe büyüdüm. Anneme sayısız pireli kedi köpek getirip evde yıkattığımı hatırlıyorum. Yani veteriner hekim olmadım aslında, veteriner hekim doğdum diyebilirim. Üç yaşımda, pazarda kandırılıp karga aldırmış bir çocuğum mesela. Kuş diye satmışlar, eve gelince karga çıkmış.
Evde hayvan bakmak yasaktı, annem klasik bir Türk annesiydi. Hep şunu söylerdi: “Evin, işin olsun; istersen bin tane hayvan al.” Şimdi yaklaşık 8 bin kedim var desem yeridir. İşte bu şekilde, hayat beni bu noktaya getirdi.
Ayşegül Çalışır: Dorukgiller Veteriner Kliniği’ni kurma süreciniz nasıl gelişti? Eşinizle birlikte aynı işi yapmak size ne gibi kolaylıklar sağlıyor?
Doruk Demirci: Eşle çalışmak çok zevkli ve aynı zamanda çok kıymetli. En büyük destekçim eşim Sevgi Demirci. İyi ki birlikteyiz. Fakültedeyken Sevgi’nin soyadının Doruk olduğunu duyunca "Bu kızı bulmalıyım" dedim. Kendi adım da Doruk, kliniğin adı da buradan geldi: Dorukgiller.
Başka hayalimiz yoktu esasen. Ben reklamcılık geçmişi olan biriyim ama bu alana yönelmedim. Sevgi başka bir klinikte çalışıyordu, ben de öyle. Birlikte yeni hayaller kurmadık çünkü hedefimiz belliydi: kendi kliniğimiz. Hatta kliniği açmadan 3-4 yıl önce logomuz hazırdı. Biz bu işi hayal değil, hedef olarak gördük.
Ayşegül Çalışır: Sahipli hayvanların yanı sıra sokak hayvanlarına da ilginizin olduğunu biliyorum. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Doruk Demirci: Sokak hayvanı diye bir şey yok aslında. Sahipsiz canlar var. Biz şehirleri kurarken evlerin arasına sokak dedik, sonra da sokak hayvanı diye bir kavram uydurduk. Ama onlar da doğanın bir parçası.
Kliniğe gelen bir hayvan, benim için bir çocuktan farksızdır. “Can dostlar”, “patililer” gibi ifadeler bana yapmacık geliyor. Sokakta yaşayan bir çocuğa “tombul yanaklı evsiz çocuk” demek gibi... O canlıyı evine aldıysan sorumluluğunu alacaksın. Çünkü o artık senin yazdığın bir kaderi yaşıyor. Sokaktaki canın sahibi yukarıda, doğada. Ama evdeki hayvan için kararlar bizde.
Ayşegül Çalışır: Son yıllarda “tek sağlık yaklaşımı” çok konuşuluyor. İnsanların sokak hayvanlarına temas konusunda hâlâ tereddütleri var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Doruk Demirci: Memeliyiz çünkü. Anatomimiz, böbreğimiz, kalbimiz, bağışıklık sistemimiz birebir benzer. Tek tıp, tek sağlık anlayışı buradan çıkıyor. Pandemi döneminde yurtdışındaki veteriner ve tıp hekimleri bu konuyu çok iyi anlattı. Biz ise o dönemde yeterince ifade edemedik.
Koronavirüs ilk çıktığında insanlar hiçbir şey bilmiyordu. Ama veteriner hekimler olarak biz bu konuda zaten yıllardır bilgi sahibiydik. Aşının izolasyonu bile Türkiye’de veteriner fakültelerinden çıktı. Ama tek tıp fikrini bir türlü anlatamadık.
Ayşegül Çalışır: Peki bu bütünlüğü sağlamak için ne yapılmalı sizce?
Doruk Demirci: Bu konu tek meslek grubuyla yönetilemez. Devlet, yerel yönetimler, hekimler ortak bir sistem kurmalı. Gıdadan giyime, hayvansal ürünler her alanda. Veteriner hekim insan sağlığına, tıp hekimi hayvan sağlığına hâkim olmalı. Mesela bazı kadın doğum uzmanları hâlâ "Evde kedi varsa gönderin" diyebiliyor. Halbuki bir veteriner hekimle görüşün demeli. Bilgi eksikliği büyük.
Ayşegül Çalışır: Sokakta hayvan sevmek hastalık riski taşır mı? Çocuklar için bir tehdit oluşturur mu?
Doruk Demirci: Hayır. Umumi tuvalette ne bulaşabiliyorsa, kediden de o kadar bulaşır. Kuduz, mantar gibi özel vakalar dışında ciddi bir risk yok. Pire insanda yaşayamaz. Isırır ama gider. Hijyen kuralları yeterlidir. Çocuk sokakta kedi sevdi diye akşam hastalanmaz. Ama sevdikten sonra ellerini yıkamak önemli tabii.
Ayşegül Çalışır: Peki hayvanlarla temas, çocukların bağışıklığı açısından faydalı mı?
Doruk Demirci: Kesinlikle. Çocuklarım 4 günlükken düğüne gittik mesela. Ben halaydaydım, onlar gelin odasında. Kliniğin kapısında büyüdüler. Orası doğal bir kedi kumu zaten. Şu an altı yaşındalar ve sağlıkları çok iyi. Tabii herkes böyle yapmak zorunda değil. Ama korkmak da gereksiz.
Ayşegül Çalışır: Zoonotik hastalıklar hakkında toplumda yeterli farkındalık var mı?
Doruk Demirci: Hayır yok. 9 yıldır kuduz hakkında aynı cümleleri anlatıyorum. Değişen bir şey yok. Bu konu kamu spotlarıyla ve özellikle ilkokul düzeyinde anlatılmalı. Benim çocuklarım anaokulundan eve bilgi getiriyor. Bence çizgi film hazırlamak en etkili yöntem olur. Geleceğe yatırım böyle yapılır.
Ayşegül Çalışır: Artan kene vakaları konusunda ne düşünüyorsunuz? Kırım-Kongo özelinde uyarınız var mı?
Doruk Demirci: Kene bir parazit, konakçısız yaşayamaz. Tüm köpeklere düzenli iç-dış parazit uygulaması yapılırsa kene vakaları ciddi şekilde azalır. Büyükbaşlarda olduğu gibi, yaylaya çıkmadan önce hayvanlar ilaçlanmalı. İnsanlar da kendilerini kontrol etmeli. Piknik sonrası vücut taraması şart. Kene yapıştıysa beklemeden sağlık kuruluşuna gidilmeli.
Ayşegül Çalışır: Yaz aylarında en çok hangi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyorsunuz?
Doruk Demirci: Dehidrasyon, yanıklar, dermatit, ishal, kusma, gastrit gibi sorunlar. Asfalt çok ısınıyor. Çıkmadan önce elle kontrol edilmeli. Kedi taşıma çantaları da önemli. Hava almayan çantalar ölüme neden olabilir. Kliniğimize gelen bir kediyi bu şekilde kaybettik. Sadece 3-4 dakika içinde kalpten gitti.
Ayşegül Çalışır: Sokak hayvanları yasasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Doruk Demirci: Bu yasa vicdani ve ahlaki değerlerle alınmalı. Sosyolojik refleksle değil. Ama böyle alınmadı gibi görünüyor. Üzerine fazla bir şey eklemek istemem.
Ayşegül Çalışır: Kalıcı ve insani çözümler için ne yapılmalı sizce?
Doruk Demirci: Çocuklar. Her şeyde çözümün anahtarı çocuklardır. Eğitimi, ahlakı, hayvan sevgisini çocuklarla başlatmalıyız. Kapitalist düzen bile bunu yapıyor. McDonald’s, Kinder, YouTube hep çocuklara çalışıyor. Biz neden yapmayalım?
Ayşegül Çalışır: Veteriner hekimlerin daha güçlü bir konuma gelmesi için ne yapılmalı?
Doruk Demirci: Veteriner hekimlik bir meslek değil, yaşam biçimi. Bu işe aşkla başlayacak insanları seçmeliyiz. Üniversiteye gelmeden önce yönlendirme yapılmalı. Bu meslek, sadece sayısal zeka değil; duygusal bağlılık da istiyor. Benim en büyük gururum, “Senin sayende veteriner hekim olacağım” diyen öğrenciler.
Ayşegül Çalışır: Hayvan sevgisini çocuklara aşılamak için ailelere ne önerirsiniz?
Doruk Demirci: Çocuklar zaten hayvanları seviyor. Sadece model alıyorlar. Kediye tekme atan çocuğun ya annesi ya babası da aynısını yapıyordur. Hayvanı seven çocuk, kendini de sever. En büyük korku sağlık sorunlarıdır ama o kadar da büyük bir dert yaratmaz. Asıl korkulması gereken, sevgisiz bir çocuk yetiştirmektir.
Ayşegül Çalışır: Sahipsiz hayvanlara yardım etmek isteyen ancak ne yapacağını bilmeyen kişiler için öneriniz nedir?
Doruk Demirci: En yakınındakine el atsın. Yardım sevmekle başlar. Bir gün bir kediyi seversin, ertesi gün salam verirsin, sonra mama alırsın. Bu böyle ilerler. Kuşlara simit atan bir kadının hikâyesi vardı bir kitapta. Kuşlar gelmeyince kadın hastalandığını fark ediyor. Yardım sadece başkalarına değil, kendimize de iyilik demektir.
Ayşegül Çalışır: Son olarak hem hayvanseverlere hem de veteriner hekim adaylarına bir mesajınız var mı?
Doruk Demirci: "Hayvansever" kelimesine sıcak bakmıyorum. Çünkü bu unvanı alınca diğer insanlar otomatik olarak “hayvan sevmeyen” kategorisine giriyor. Biz doğayı, canlıyı, insanı bütün olarak sevmeliyiz. Veteriner hekim adaylarına ise; sol beyinle mezun olmak zorundayız ama duygularımızı kaybetmeyelim. İnsan hikâyelerine kulak verin. Psikolojiyi, iletişimi, empatiyi mesleğe entegre edin.
Doruk ve Sevgi Demirci çifti, veteriner hekimliği yalnızca bir meslek değil, bir yaşam biçimi olarak tanımlıyor. Onlara göre her sahipsiz hayvan bir kader taşıyor ve bu kaderin yazarı biziz. Kliniğin kapısından içeri giren her canlıya yalnızca tıbbi değil, vicdani bir bakışla yaklaşmaları bu anlayışın en güçlü kanıtı.
Röportaj boyunca paylaştıkları düşünceler; sağlık, bilinç, empati ve çocuklara verilen eğitimin önemine işaret ediyor. Toplumun hayvanlara bakışı değişmedikçe, sağlık sisteminin de eksik kalacağını vurgulayan Doruk Demirci, yalnızca hekim değil, aynı zamanda bir rehber gibi konuşuyor.
Bu röportaj, veteriner hekimliğe gönül vermek isteyenlere ilham olurken, sahipsiz bir canlıya uzanan her elin aslında kendine de uzandığını hatırlatıyor.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI