Bir Toplumun Ruhsuzlaşması: Kaybolan Vicdan, Eriyen Güven ve Unutulan Erdemler
Bir zamanlar sözün senet, güvenin hayatın temeli olduğu bir toplumdan; çıkarın, kayıtsızlığın ve bencilliğin hâkim olduğu bir döneme geçişin sancıları yaşanıyor. Modern hayatın hızla dönüştürdüğü insan ilişkilerinde, erdem zayıflıkla, iyilik saflıkla, vicdan ise gereksizlikle eş tutulmaya başlandı. Toplumsal bağlar çözülürken, güven, merhamet ve empati değerleri sessizce yitiriliyor.
Bir zamanlar söz, en sağlam teminat sayılırdı. İnsanlar el sıkıştığında, aralarında imzalanan bir güven anlaşması kadar güçlü bir bağ oluşurdu. Komşuluk, yalnızca bir mekân paylaşımı değil; dayanışmanın, güvenin ve samimiyetin en somut örneğiydi.
“Erdem sıradan bir yaşam biçimiydi”
Toplumun dokusunu oluşturan ahlak, vicdan ve güven değerleri, bir arada yaşamanın görünmez iplikleriydi. Kimse başkasının hakkına el uzatmaz, doğruluk bir övünç değil, doğal bir yaşam biçimi olarak görülürdü. Ancak bugün bu iplikler birer birer kopuyor; yerini bencillik, kuşku ve kayıtsızlık alıyor.
Güven zayıf, dostluk çıkarla ölçülür hale geldi
Artık sözler anlamını yitiriyor, güven ilişkilerdeki en kırılgan değer haline geliyor. Dostlukların temeli çıkar, iyiliğin karşılığı şüpheyle sorgulanır oldu. “Fazla iyi olmak” küçümseniyor; insanlar birbirine yaslanmak yerine duvarlar örüyor. Bu değişim, yalnız bireysel bir kayıp değil; toplumun ruhunu kemiren derin bir çözülüş olarak görülüyor.
“Uyanıklık” erdemin yerini aldı
Bugün “uyanıklık” bir meziyet gibi alkışlanıyor. Başkalarının açığını aramak, güveni kazanca dönüştürmek, zeka veya hayatta kalma becerisi sayılıyor. Oysa bu uyanıklık, uzun vadede insanlığı aşındıran bir kurnazlıktan öteye geçmiyor. Asıl uyanıklık, erdemi terk etmemekte, güveni ve samimiyeti koruyabilmekte gizli.
Merhamet ve empati unutuldu
Toplumsal çöküşün en belirgin göstergesi, merhametin kayboluşu oldu. Bir çocuğun gözyaşı, bir yaşlının yalnızlığı ya da bir hayvanın acısı artık kalplerde aynı yankıyı bulmuyor. İnsanlar görmemeyi, hissetmemeyi daha kolay buluyor. Kalpler taşlaşıyor, vicdan sessizleşiyor.
Modern hayat yabancılaştırdı
Teknolojinin sunduğu bağlantılar, insanı insana uzaklaştırdı. Aynı apartmanda yaşayanlar birbirinin adını bilmez hale geldi. Kalabalıklar içinde yürüyen bireyler, kilometrelerce uzakta hissediyor birbirini. Ekranların ışığı, içsel karanlığı aydınlatamadı. İnsanlar göz göze gelmekten, içten bir “nasılsın” demekten bile kaçınıyor.
İnsana yeniden insanlık hatırlatılmalı
Toplumun yeniden ruh bulması için büyük sözlerden çok küçük hatırlayışlara ihtiyaç var. Birine güvenmek, iyilik karşılığında hesap yapmamak, erdemi yeniden en büyük güç bilmek… Çünkü insanlığı kaybettiğimizde kazandığımız her şey, aslında elimizdeki hiçbir şeye değmeyecek.
Kaynak: CUMHA - CUMHUR HABER AJANSI