Bu şehir mart ayazını yiyenindir, hiç kimse kusura bakmasın…
Bakıyoruz da birileri oturduğu yerlerden bu şehir üzerine hüküm kurmaya çalışıyor.
Kimisi; kıyısında bulunduğu deniz kenarından soluduğu yalancı ve yabancı yosun kokusu içerisinde, Palandöken’in kekik kokusunu duymaya çalışarak ahkâm kesmeye kalkıyor. Kimisi yıllar yıllar öncesinden terk edip gittiği bu şehrin sokaklarında, halen daha birilerinin goduda beşe pilav sattığını zannederek “ah, nerede o eski Erzurum” modunda timsah gözyaşlarını gözümüze sokmaya çalışıyor ve kimisi de sözüm ona bu kutsal topraklarda kendilerini çeken bir şeylerin olduğu bahanesiyle ön plana çıkıp, gariban Dadaşımı can evinden oyalayarak kendince bir şeyleri kazanım yolunu tutmaya çalışıyor.
Çalışıyor da çalışıyor…
Eee bu arada,
Vakit de geliyor…
Bu sıralar şehir dışından gelenimiz, gidenimiz ve hatta arayanımız soranımız çok olur.
Başta adları olan ama ne hikmetse işe sıra geldiğinde kendilerine pek rastlayamadığımız, sözüm ona Erzurum Derneklerimiz, Vakıflarımız ve sözde iş insanlarımız sahne almaya başlarlar…
Yıllardır kenardan seyrederim de bir tane dahi istihdam için adım atanını, kazma vuranını, bu şehrin kalkınması için gerçek anlamda sıkıntıya girenini göremedim gitti.
Bir dernek de görmedim ki, şu şehire gele de yetkili birisinin karşısına çıkıp “arkadaş ben kendi memleketime şu yatırımı yapmaya geldim, şu kadar insan çalıştırıp, şu kadar ekonomi katkısı sağlayacağım” demedi, diyemedi gitti…
Adım attığını söyleyenlerin durumu ise ortada.
Elleri ayaz kokanlarındır bu şehir. Kışın ayazında üşüyen ve ödediği yakıt paralarının sıcaklığında yazın özlemiyle hayal kuranlarındır. Erzurum Kongresinin maddelerinin arkasında saklanarak önce bu şehri terk edip gidip, sonrasında ara ara gelip yüz yıl öncesinin kahramanlığını yapanların değil.
Kışın ayazında, yakacak derdiyle soluduğu nefesinin eksi bilmem kaçlardaki termometrelere yansıyan umutlarındır bu şehir, seçim zamanlarında ortaya çıkıp dadaşlık edebiyatı yapanların değil.
Daha derinlere inmeyelim bence, tadında bırakalım ve daha şimdiden birilerine parmak sallamadan ifade edelim ki biz kimin ne olduğunu inanın çok iyi biliyoruz ama anlaşılan o ki siz kimin ne olduğunu çok çabuk unutmuşsunuz, aman ha diyelim hatırlatmaya kalkmasınlar sakın!
Bu şehir, öyle birkaç kurumda bulunan satın aldığınız muhbirlerinizin verdiği yalan yanlış bilgilerde anlatılan şehir değildir, haberiniz olsun.
Ne bileyim içimden öyle geldi, bir hatırlatayım dedim.
Sonra kimseler pişman olmasın da.
Hakan Dikmen