Yeni nesil Türk müziğine yön veren isimlerinden Alper Erözer: “17” albümünü, hakkında merak edilenleri ve kariyeriyle ilgili planlarını bizlerle paylaşıyor.

 En son ne zaman kendine, kim olduğunu sordun. Alper Erözer sen kimsin?

Aslında sürekli kendime bu soruyu soruyorum: Kim olduğumu, ne yaptığımı, ne yapmam gerektiğini! Bu yüzden sürekli gelecekle ilgili %100 emin olduğum bir şey yok ama insanlara anlatmam gerekirse; Kendimi tanıyan biriyim ama bunu kelimelerle dile getirebileceğimi düşünemiyorum. Çünkü her gün değişiyoruz ve bir sanatçı olarak şarkılarımda anlattığım duygularda, insanların doğru zaman geldiğinde benim kim olduğumu anlayacaklarını düşünüyorum.

 Müziğe merakını ilk ne zaman fark ettin?

Genç yaşta müziğin yapılabileceğini fark ettiğim zaman, bunu denedim ve denerken de müziğin ne kadar keyifli olduğunu, genç olmanın bir öneminin olmadığını, müzik kafan ve müzik ruhun varsa buna uyum sağlaya bileceğimi gördüm.

 Ünlü olduktan sonra hayatında neler değişti?

Hayatımda birçok şey değişti ister istemez. Hayatımın akışıyla ilgili, gittiğim yer, zamanlamam, yaşamam, her şeyim değişiyor ister istemez. Bunu inkar edemem. Stüdyoya girmek nasıl bir duyguysa, ünlü olmakta onun gibi bir duygu. İkisi de büyüyen bir duygu. Bu sebeple çok anlata bileceğim bir şey yok. Hayatım sürekli değişiklik gösterdiği için bu konuda net bir şey söyleyemiyorum. Çünkü ben hala ünlülüğün farklı farklı evrelerini yaşıyorum. O yüzden net bir şey söylemek istemiyorum.

 “17” albümünün çalışması nasıl geçti? Kimlerle çalıştın ve hangi isimler teşekkürü hak etti?

“17” albümümün tüm demolarını stüdyom da tek başıma kaydettim. 50-60 tane parçam oluştu ve hepsi birbirinden güzel, bunu gördüğüm zaman profesyonel bir ekiple çalışmak istedim. Eskiden çok çalıştığım aranjör vardı, fakat sürdürülebilir bir çalışma potansiyelleri yoktu. Bu yüzden genç bir ekip kurup daha fazla onlarla iletişim halinde kalıp ve onları da geliştirip uzun vadede kendi ekibimi kurmak istedim. Bu yüzden birçok isim var. Kimileriyle görüştüm, kimileriyle henüz görüşmedim, yinede kalbimizi ortak tutabildik. Bu yüzden güzel bir ekiple çalıştım. Tek tek isim vermem gerekirse çok fazla isim var ve bildiğiniz gibi gençlerinde çok fazla takma isimleri var. O yüzden şu an yanlış bir şey söylemek istemiyorum.

 Albümlerin hiç satış yapmadığı günümüzde, 17 şarkılık bir albümü müzik piyasasına sunmak büyük risk değil mi?

Sürekli ürete bildiğimi düşünüyorum. Şu an herkes 4-5 şarkılık Ep’ler yayınlayıp, popülerliğini yüksek tutmaya çalışıyor ama benim öyle bir kaygım yok. Çünkü benim yayınlamadığım şarkı konusunda fazla birikmişliğim vardı. Özellikle insanlara anlatmak istediğim çok duygu birikmişti ve bunu artık zamana yaymak istemedim. Hızlı tüketim çağındayız o yüzden 17 şarkı yeterli, hatta fazla bile. Albümümün zamanla değer kazanmasını istiyorum.

 Kariyer planların hakkında danıştığın, fikir aldığın kişiler var mı? Yoksa tamamen kendi stratejinle mi ilerliyorsun?

Tavsiye veren çok fazla insan var ama yön veren konusunda: ben, babam ve menajerim Selma Şentürk var. Babam iş insanı olduğu için iş yürütme konusunda yardımcı oluyor. Ben de fikirlerimi ve ne yapmak istediğimi belirliyorum. Benim vizyonum ile işin yürütülebilirliği ilgisinde babamla ortak bir nokta çizip, o nokta doğrultusunda işlerimizi gerçekleştiriyoruz.

 Zaman yolculuğu yapma şansın olsaydı kimle müzik yapmak isterdin?

Micheal Jackson ve Elton John’la yapmak isterdim.

 Gelecekte nasıl bir müzik dünyasının bizleri beklediğini düşünüyorsun?

Eski zamana geri döneceğini ama temelde bir şeylerin değişeceğini düşünüyorum. Şu anda müzik üretimi çok hızlı ama şarkılar çok kısa, insanoğlunun her şeyden sıkıldığı gibi bundan da sıkılacağını düşünüyorum. Bana göre müzik ikiye ayrılacak; birisi eğlence müzikleri olacak, diğeri ise daha fazla anlam bulabileceğiniz, hislerinizi daha fazla ortaya çıkaracağınız şarkılar olacağını düşünüyorum.

 Her dönem aslında geçmişten izler taşır. Senin geçmiş müzik dünyasından edindiğin ilhamlar neler?

Bir kelimeyi anlatırken üzerine çok daha farklı anlamlar koyabilmek, biraz daha derin duygulara hitap ediyormuş ama ben de eski şarkıları çok dinleyen birisi değilim. Bir şeyleri hızlı yaşadığımız dönem de biraz ağır kaçıyor. Edindiğim ilham ise; ağır durmam gereken yerlerde bazen müziğin çok fazla bir şey istemediği, sadece sakin olmanın ve doğru vokalin matematiğini oturtmanın yeterli olacağını.

 Hayal kurmak bizleri hedeflerimize daha çok yaklaştırıyor. Senin en önemli hayalin nedir?

Sevdiklerime istedikleri hayatı elde edebilmeleri için çok fazla yardımcı olabilmek ve başından beri hayalim olan müzik işini yapabildiğimi tüm insanlara gösterebilmek ve o işin enerjisinin tam ortasında durabilmek.

 Justin Bieber’e fiziksel olarak çok benzetiliyorsun. Bu benzerliğin kariyerin ve özel hayatına yansıması oluyor mu?

Tabii ki oluyor! Google’ye Alper Erözer yazdığınız zaman, Justin Bieber çıkıyor. Gazetelerde fotoğraflarıma baktığınızda, illa bir Justin’nin fotoğrafını görüyorsunuz ya da bir başlıkta! Çok fazla etkiliyor, insanlar Türkiye’nin Justin Bieber’i olarak anıyor. Bunda magazinin etkisini unutmamak lazım. Justin’i çok seviyorum, çokta saygı duyuyorum, fazlasıyla başarılı bir sanatçı, bu yüzden bana Justin Bieber denilmesi rahatsız etmez. Fakat ben Alper Erözer’im, yaptığım müzikte anlattığım şeylerde çok farklı. Bu sebeple insanları birleştirmekten çok, kendi yaptığım çalışmalara bakarak “bir Alper Erözer oluşturmaları daha mantıklı” diye düşünüyorum.

 90’lar tadında sorular…

Yaş: 17 Boy:1.84 Kilo: 63

Burcu: Yengeç

Ayakkabı numarası: 43

Göz rengi: Kahverengi - Ela

Saç rengi: Kahverengi

Sesin kaç oktav: 3

En büyük korkun nedir: Başarısız olmak

En beğenmediğin özelliğin hangisi: Empati

Başka insanlarda en beğenmediğin özellik hangisi: Dünya onlar için yaratılmış düşünmeleri

Şu an hayatta olan ve en çok hayranlık duyduğun kişi kim: Babam

 Murat’ça sorular…

-Alper Erözer şarkıcı olmasaydı … Olurdu?

Felsefeci olurdum.

-Anlatırsam ağlarım dediğin … konu nedir?

Çok arkadaşımın olmaması ve bazen çok yalnız hissettiğim zamanlar.

-Çoğu kişi öyle biliyor ama aslında doğrusu ...

İnsanları yadırgayan, öteleştiren birisi olarak düşünüyorlar ama öyle değil.

- Tam o anda ... çok mutlu olmuştum ve heyecanımı tutamamıştım.

Konsere çıkmadan önce mikrofonumu ararken çok heyecanlanıyorum. Çünkü sahneye çıkana kadar mikrofon vermiyorlar, tam çıkmadan önce birisi uzatıyor ve o biri, o gün hata yaparsa, o mikrofonu almadan sahneye çıkarsam diye heyecanlanıyorum.

 Söyleşi: Murat Fırat