HRANT DİNK İLE AYNI YERDE ÖLDÜRÜLEN KAFTANCIOĞLU'NUN MİRASYEDİLERİ..

Evet, bunu da yazmam gerek hem de tüm çıplaklığıyla..
Yıl kaçtı bilmiyorum, bugün bir parmağın okşamasına hemen cevap veren, cebimize girecek kadar inceleyen teknolojinin zarifliğinden önce bir hayli kaba olan telefonlar, kameralar, fotoğraf makinalarının gelip, sırtımıza, boynumuza bindiği yıllardı..
Altımda, bir dönem Ardahan'ın logosu konumunda olan ve son seçimler ardından bayrağımız rengi gibi kırmızılaşan ülke misali renge bürünmüş 'Gazeteci' isimli 92 model Şahin marka aracım vardı..
Kırmızı renkli arabam gibi yeni almış olduğum kameramı, onun gibi bir hayli ağır olan fotoğraf makinamı yine sırtlayarak haber uğruna bazen gazeteci arkadaşlarımla bazen de eşimle birlikte köy gezilerine çıkıyordum..
Ve bir gün yolumun düştüğü ilk köylerden biri olan Ardahan Hanak'ın en büyük köyü olduğunu ve Alevi kültürüyle yoğrulmuş insanların köyü olduğunu öğrenince, bir anda onun da O köylü olduğunu hatırlıyor ve doğduğu evini, yakınlarını soruyordum..
Ve bununla yetinmeyip, adına çıkarılan kitapları İstanbul ve Ankara'da sokaklarda satan bu köylü ve evini, ocağını sorduğum onun akrabası kameram ve fotoğraf makinam gibi kalın, kaba cep telefonumla Nike markasını hatırlatan adıyla tanıdığım İstanbul'da ki akrabasını arıyor, şu an köyünde olduğumu söylüyor ve bir şey soramadan edemiyordum..
Ve soruyor, sorarken de adeta sorguluyor, hatta miras yemekle suçluyordum..
İlk tepkime şoke olan sokak kitapçısı Koyunpınar (Saskara) köylü Kaftancıoğlu soy isimli tanıdık beni sakinleştirip, 'Abi kızma gel İstanbul'da onun adına ödüllü bir etkinlik düzenleyeceğiz, sende katıl..' derken bilerek mi, bilmeyerek mi beni yine kızdırıyor ve 'Sen ve onun adı üzerinde mirasını yiyenlere "siz önce onun adını yaşatacak olan ve harabeye dönmüş olan evini onartın, bir kültür evimi, kütüphane mi yaparsınız ama bir şey yapın.. Aksine ben matbaaya döndüğümde gördüklerimi yazacağım..
Yani köyünde gördüğüm bu içler acısı halleri ve mirasyediler olan sizleri yazacağım.' diyor ve telefonu kapatıyordum..
Ve o günden sonra çocukken okuduğum kitaplarını yeni çıkmış olan bilgisayarımın yanı başıma koyup, yeniden okuduğum 'Ardahan Hâlâ doğalgaz bekleyen Hanaklı TRT çalışanı, derlemeci yazar Ümit Kaftancıoğlu ismi üzerinde miras yiyenler siz önce evine, ocağına sahip çıkın..' diye hem haberler, hem de yorumlar yazıyor, bir taraftan da bu değere sahip çıkılması için Ardahanlılara sesleniyor, kamuoyu oluşturmaya çalışıyordum..
Ve aynı köylü olan mirasyedilerden daha devrimci, emekçi olan, bir dönem de gönüllü olarak Kuzey Doğu Anadolu isimli gazetemizin Hanak muhabirliğini de üstlenen, şimdi ki iş insanı, CHP İstanbul Ataşehir İlçe Yöneticisi Bayram Çağlayan arkadaşımla el ele verip, başta ailesince olmak üzere, sözüm ona devrimci, demokrat, hatta ulusalcı, kemalist yetmedi Alevi dedeciliği, dernekciliği oynayanların unuttuğu Kaftancıoğlu'nu kahpece öldürülmesinin 25. yıl dönümünde ilk ciddi anmayı hem de kitaplarına konu olan memleketi Hanak'ta kapalı veya açık bir alanda anmak için girişimde bulunmuş, yetkililerden yer için izin istemiş ama adını, soy adını duyanlar siyasi iktidardan korkup, bize izin vermek istemedikleri gibi etkinliği yapacağımız bir yer bile vermemiştiler..
Biz ise yakinen tanımadığımız, hiç bir akrabasından gerekli desteği görmesekte devrimci bir ruh ile yılmamış, O dönemin sağ görüşlü genel ve yerel siyasilerin, tırsan bürokratlara rağmen görüşlerine katıldığımız, kitaplarından etkilendiğimiz ve en önemlisi faşist güçlerin tetikçilerince katledilen Ümit Kaftancıoğlu'nun düşüncelerine saygı adına Hanak'ta hem de hayvan meydanı diye ayrılan açık alanda düzenlemeyi başardığımız bir etkinlikle 25 yıl sonrada olsa Kaftancıoğlu için ilk anma törenini gerçekleştirmiştik..
Evet, Hrant Dink'inde kahpece ve hemen, hemen aynı şekilde arkadan saldırılıp, silahla vurularak öldürüldüğü gibi halen evinin orada o olduğu sokağa bile adı verilmediği ve ne acıdır ki bir dönem ağ saçlı Ardahanlının belediye başkanlığı da yaptığı İstanbul Sişli'de Ardahanlı Ümit Kaftancıoğlu"nu ilk kez biz, Harziyan, Şişkalı Fakir Yılmaz ve Saskaralı Bayram Çağlayan olarak sahiplenmiş, tüm engellemelere ve bugün soyadının mirasını hala yiyen akrabalarının duyarsızlığına rağmen hem de adına mücadele ettiği, bölgede yaşanan sefaletleri kitaplarına konu ettiği memleketinin topraklarında 25. ölüm yıl dönümünde anmıştık..
Ve bu anma sonrası bir haberim ardından aldığım Gazeteci Metin Göktepe ödülü dolaysıyla geldiğim İstanbul'da aynı gün yapılan sözde Kaftancıoğlu"nu anma törenine gitmiş, mirasının nasıl yendiğini bu kez bizzat gözlerimle görüp, medyatik hesaplar içinde olan büyük devrimci, pala bıyıklılarla selamlaşmadan oradan ayrılmıştım..
Evet, ölümünün 44. Yıl dönümü yine memleketinden uzak ve alakasız insanlarla kutlayıp, bir iki gazetede çıkan küçük haberlerle tatmin olanlara buradan bir çağrı daha yapıyor ve diyorum ki..
'Siz şu miras yemeyi bırakın da Şişli Belediyesine gidin bir dönem sizin kadar bir Ardahanlının başında olduğu makamda bugün başkan olarak oturan belediye başkanına deyin ki; 24'üne giren kızım Nazo gibi onun kızı Pınar"ın gözleri önünde vurulan Kaftancıoğlu'nun öldürüldüğü ve halen evinin de olduğu o sokağa ismini verdirin.
Olmazsa, onu da ben yada Bayram yaparız..
Ki Bayram zaten 'Abi sen bırak mirasyedilerle uğraşma, bırak onlar kendi çöplüklerinde mutlu olsunlar... Ben zaten CHP'li İBB Meclis Üyelerine bu yönde bir önerge verdireceğim ve konuyla bizzat ilgileneceğim' dedi..
Evet, geçtiğimiz gün hem de Kaftancıoğlu'nun 44 yıl önce faşolarca öldürüldüğü 21 Nisan'da kobuğ yiyenlerin kahvaltı verip, kongresini yapmayı unuttukları Ardahan Dernekler Federasyonu ARDAFED'in merkezinin de olduğu ve '24 Nisanların bir kan davası günü değil, kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir gün.." olduğunu söylediği için aynı şekilde aynı faşistlerce öldürülen Hrant Dink'in de anılacağı bir günde önerdiğim bu önerimin mevcut CHP'li yerel yöneticilerce değerlendirilmesi hem Kaftancıoğlu'nu, hem de Hrant Dink'i anmayı daha anlamlaştıracak derim..
Hatta, bir 23 Nisan günü O sokağa asılacak olan 'Ümit Kaftancıoğlu Sokağı' isimli levhasıyla birlikte keseceğimiz kurdele ile "mutlu oluyor insan' sözünü de gerçek anlamda yerine getirmiş olursunuz..