Kahraman’ın Asıl Kahramanı Kim?

Evet, Bahçeli’nin çıkışı ile ülkenin gündemine bir kez daha giren barış sürecinin yeniden tartışıldığı şu günlerde, Ankara Kazan’da meydana gelen olayın ardından taraftarlarca art arda açıklamalar gelmeye devam ederken, bu olayın yaşanmadan önce önlenmesi gerekenlerin kim veya kimler olduğunu soran ve hâlâ cevabını bekleyen ben bir gazeteci olarak yine bir başka yöne takılıp, bu kez bir başka soru soracağım.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a “umut hakkı” vaadini de içeren, örgütün silah bırakması ve lağvedilmesi çağrısının ilk somut adımı, Öcalan’a 43 ay sonra ilk kez görüş izni verilmesi oldu. Bahçeli’nin Meclis’te konuşmaya davet ettiği Öcalan’ın cevabı olarak algılanan “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” dediğini öğrendiğimiz bir esnada, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline katılan Rus Silahlı Kuvvetleri’nin askerî araçlarına boyanmış çeşitli sembollerden biri olan Latin alfabesindeki Z harfi de merak edilmeli.

Çünkü TUSAŞ’a saldırı düzenleyen PKK’lıların giydiği elbiselerin üzerinde bu harfi, yani Rus Silahlı Kuvvetleri’nin askerî araçlarındaki simge olan Z harfini göstere göstere, elindeki susturulmuş silahla gelişi güzel sağa sola ateş ederken, bu saldırıdan önce tam da Erdoğan’ın Tacikistan Kazan’a gittiği sırada, Z harfini askeri simge yapan Rusya’da bulunduğu söylenen üst düzey bir PKK’lısının yakalanıp tutuklandığı haberleri ajanslara düşüyordu.
Yani acaba Ankara Kazan saldırısı, Tacikistan Kazan görüşmeleri öncesi yaşanan bu olaya cevap olarak mı? Bu soruyu da sorduruyordu. Bilmem, o ellerine çubuklar alıp bol maaş karşılığında televizyon kanallarında istihbaratçı, uluslararası uzmanlardan olmadığından olacak ki, bu soruları ve sorulanları geçip, bu yazımda dikkat çekmek istediğim olayın diğer bir yönüne bakacağım ve bir soruyu da bu yönde soracağım.

Ve bu sorumun başlığı “Kahraman’ın Asıl Kahramanı Kim?” olacak.
Evet, ülkenin en stratejik tesislerinden olan ve koruması gereken birinci derece alanlarda olduğu söylenen bu tesisin, ülkenin başkentinin ortasında yer alan bu tesise yapılan saldırının hemen akabinde, yani daha mermiler patlarken, bombalar patlarken içeriden gelen görüntüler, fotoğraflar havuz medya aracılığıyla dışarıya servis edilirken, buraya baskın yapan ve gelişi güzel sıktıkları kurşunlarla ekmeği için orada çalışanları öldüren bu iki PKK’lıyı kim vurdu, kimler imha etti?
Yani ilk olarak İçişleri Bakanı’nın PKK’lı dediği, DEM’in kınadığı, PKK’nın “bizimkiler” dediği o bir kadın bir erkek olan iki saldırgandan kim vurdu, kimler imha etti ve ölümlerin daha çok olmasını kim veya kimler önledi?
Ünlü, ünsüz basın olayın bu yönüne bakmayıp, televizyon ekranlarında dakikalarca canlı olarak görüntülenen ve ne tim, ne özel hareket, ne de hava, kara askerinin, polisin görünmediği; Kaan uçaklarının, T129 ATAK helikopterlerinin, insansız hava araçlarının olmadığı; özel güvenliğin çalışanlarla birlikte sığınağa kaçtığı o esnada bu iki kişiye kim karşılık verip, önce kadını sonra erkek saldırganı vuran ve olayın daha büyümeden sonlanmasına kim, kimler neden güvenlik görevlisi, hangi polis, hangi güvenlikçi, hangi bekçi imha etti?

Buna bakan var mı? Yok.
Şimdi sorumuzu yeniden tekrarlayıp soralım: Bu iki saldırganı vurup imha eden ve olayın daha çok büyümesini engelleyen ve bana göre tespit edilip, asıl kahramanlar olarak ilan edilmesi gereken güvenlik güçlerine bağlı görevli kişiler kimlerdi? O esnada orada bulunan Kazan Emniyeti’nde görevli sivil ya da resmi polisler mi, yoksa o esnada araçlara ceza yazan trafikçiler mi, ya da Kazan karakoluna görevli mahalle polisleri, bekçileri mi?
Yani benim aldığım ilk bilgilere göre, bombanın patlamasının ardından yaşanan hareketliliği görüp olaya anında müdahale eden 3 polis mi korunması gereken, olaylar yaşanmadan önlemesi gereken istihbaratın sorumlu olduğu ülkenin en stratejik tesisine saldıranları imha edenler bir an önce bulunup, “Kazan’ın Asıl Kahramanları” olarak manşet edilip ilan edilmeli diye düşünüyorum ve olayın bu yönüne neden bakılmadığını soruyorum