Ölme Eşeğim Ölme Yaz Gelsin De Yonca Bitsin..
Dün, gazeteci meslektaşlarımla birlikte uydu üzerinde yayınlanan ulusal tv TEMPO TV'de gazeteciliği konuşurken 85 milyonluk ülke de neden 2 milyon gazete satıldığını masaya yatırıp, iki saatlik canlı yayın boyunca şu an bu yazıyı okuyan sana ve 'Unutma bizi..' dediğimiz halkımıza sık sık 'Bugün bir gazete bayisine git ve günlük bir gazete al' diye çağrı yaparken genç yaşına rağmen ülkenin önemli iki ulusal gazetesinin başında olan Şok Gazetesi ve Fotospor Gazetelerinin Sahibi Taner Altun sözümü kesip, 'Pardon bir düzeltme yapmam gerekir' diyordu..
Çünkü benim sitem ettiğim ve 'Bugün bir gazete bayisine gidip, günlük bir gazete aldınız mı?' diyerek sitem ettiğim ve '85 Milyonluk ülkede 500'ü magazin, 500 bini spor, bulmaca, at yarışı gazetesi olmak üzere topu topu 2 milyon gazete satılıyor' diye sitem ettiğim halkımın başı sıkıştığında 'Gazeteci nerde, satılık basın' diye biz gazetecileri suçlarken bu ülkede 2 milyon değil, 800 bin gazetenin ancak satıldığını belirtiyordu.
Evet, bir gazeteci olarak biz gazetecilerin sorunlarını daha etkili, daha yerinde, zamanında gündeme taşımak amacıyla kurdukları 'Basın Platformu'nun başkanı ve 'Dinlerin, Dillerin ve Medeniyetin Başkenti Mardin' isimli kitabın yazarı Mehmet Remzi Tanış ve benim gibi gazeteciliğin yanı sıra tv programcılığı da yapan gazeteci Sevda Durgun ile Marmara Gazetesinin Sahibi, gazeteci Celal Karaali'nin katıldığı iki saatlik canlı yayında bir gazeteci olarak yeni bir haberi hem de meslektaşım, gazeteci Şok Gazetesi ve Fotospor Gazetelerinin Sahibi Taner Altun'dan bir kez daha üzülerek alıyordum.
Ve bu ülkede onca sorunu, sıkıntısı olan ve muhalefetsizlikten yakınan 'Eyyy halkım' dediklerimizin o çok istedikleri ve tüm dünya da gerçek demokrasinin 4. kuvveti olarak algılanan basının güçlenmesi için günlük bir gazete alıp, okumadıklarını bir kez daha öğreniyordum.
Şimdi soruyorum 4 TL. olan ŞOK Gazetesi ve Fotospor Gazetesi gibi onca gazetenin ve bu gazetecilerin emektarlarının ayakta kalması, iktidarlara teslim olmaması ve en önemlisi her sıkıştığında aklına gelen ve 'Nerde gazeteci?' diye serzenişinde bulunan sen ve 'Unutma bizi ey halkım' dediğimiz vatandaş neden her sabah gittiği bakkalın girişinde bulunan gazete reyonuna bakmaz, bir gazete almaz?
Bilmem ama demeyeceğim..
Çünkü bu ülkede yaşayan toplumun büyük kesiminin yılan dokunmayana kadar yılanların soktuklarına 'Vağ vağ' deyip, timsah göz yaşı dökerken aslında yılanın kendisini zehirleyip, uyuttuğunu, uyanması içinde panzerinin gazetecinin ve o gazetecinin haberlerinin yansıdığı günlük gazetelerde olduğunun farkında değil.
Gazete tirajlarının düşmesinin nedeninin gelişen teknoloji, intranet yani diğer adıyla sanal ortam yüzünden diyerek savunmaya geçenlere de 'İnternet yokken bu ülkede 20 milyon gazetemi satıyordu da biz gazetecilerin haberimi yoktu' diye bir soru sorarak bitirmeye çalıştığım bugünkü yazımın sonuna geldiğim bir sırada çalan telefonuma uzanıp 'Alo' diyordum.
Arayan arkadaşım siyasal duyarlılığı olduğunu düşündüğüm bir hemşerimdi. Ve Alo dedikten selam, kelam ettikten hemen sonra kendisinin sanalda yaptığı paylaşımlara gelen tepkileri bana soruyor ve bu tepkileri gösterenlerin ne kadar saf, ve trollüğe ulaşan tutum, davranışlarını anlatıyordu.
Bende o aramışken kendisinde içinde olduğu bölgeyi temsil ettiğini iddia eden stk'nın hafta sonu yapılan kongresine katılıp, katılmadığını ve kongre ile ilgili gözlemlerini isterken verdiği cevapla beynime kan vuruyordu.
Çünkü günlük bir gazete almadan, gazete gibi kitap okumadan her sıkıştığında 'Gazeteci nerede, bu ülkede yaşananlar yazılmıyor, satılık basın' diye civaklayıp, gibi biz gazetecileri suçlayanlar gibi beni arayan ve beynime kan fışkırtan arkadaşı her konuya duyarlı biri olduğunu sanıyor, öyle tanıyordum.
Ama kendisine sorduğum, 'Sizin stk'nın kongre vardı gittin mi, kim kazandı, kim kayıp etti? Ve kongredeki gözlemlerini alabilir miyim?' dediğim beni arayan o çok duyarlı (!) arkadaş ne o stk'ya üye idi nede kimin kazandığından bi haber ve kendi köyüne komşu olan kazananın hangi köylü olduğunu bana soruyordu..
Beni tanıyanların beni arayan çok bilmişe nasıl bir cevap verdiğimi bildiklerinden ve kendisine verdiğim cevabımı buraya da yazarsam sinkafa girer diye vaz geçerken kendisine verdiğim cevapla zaten rahatlamıştım
Ve bu ülkede okul aile birliğine üye olmayan ama para istenince 'Eğitim para ile mi olur ya.. Siz ne iş yapıyorsunuz ki?' diyerek kıyamet koparan, günlük gazetelerin solup, sarardığı bakkallara kadar dağıtılan ve adına 'Sadaka' denen kutuya para atarken günahlarından temizlendiğini sananlar da aklıma geliyor.
Çünkü, Lösemiye, SMA'ya yetmez cemaatlere destek adıyla toplanan o paraları toplayanların yasal mı ve kim olduğunu bile sorgulamayan, çocuklarını spora özendiren mahalle takımına bile sahiplenmeyenlerin günlük bir gazete almasını saf, saf beklediğimi bir kez daha anlayıp, bu yazının bir intihar haberinden daha az okunacağını bile bile 'Boşuna, umutsuz bir bekleyiş..' anlamında kullanılan 'Ölme Eşeğim Ölme Yaz Gelsin De Yonca Bitsin' diyerek 'amma da uzun yazmış, okunmaz' diyeceklerini bilen bir olarak bir yazıma daha nokta koyuyorum...