İnsanlık, karamsarlıkla akışına bırakmak, inanmakla şüphe duymak ve güvenmekle kaygılanmak arasında gidip geliyor. Oysa yeniçağ, yeni insan kavramlarıyla tanışırken nasıl da heyecanlıydık… Gelinen noktada sanki hepimiz bir şey bekliyoruz ama onun ne olduğunu tam olarak bilmiyor gibiyiz. Başlangıçta hobilerde derinleşmek, yeni hobiler ve ilgi alanları keşfetmekle tadını çıkardığımız süreç, bugün artık yeni ve güvenli bir normal ihtiyacına evrildi.
Hazırladığı Yaşamın Direksiyonunda atölye çalışmasıyla, tam da bu gibi duygulardan geçen günümüz insanını odağına koyan Şebnem Toker, çalışmayla ilgili olarak “Bu biraz hasar tespiti, biraz keşif gibi aslında. Kendimizin nedenlerini, nasıllarını gördüğümüz, çıktılar üzerinden bize özel prosesleri gerçekleştirdiğimiz, gerçek bir kişisel kavrayış yolculuğu,” diyor. İçeriğinde meditasyondan mindfulnessa, koçluk araçlarından enerji uygulamalarına, kahraman kartlarından antagonist uygulamalarına kadar pek çok farklı alandan beslenen Yaşamın Direksiyonunda, disiplinlerarası geçişleri ve özgün kurgusuyla dikkat çekiyor.
Bir dedektif merakıyla kendi içindeki olayları çözerken aynı zamanda Alice gibi kendi harikalar diyarını yaşamak isteyenlerin ilgi gösterdiği Yaşamın Direksiyonunda, pandemi sürecinde pek çok kişiye dokunarak önemli faydalar elde etmelerini sağladı. Şebnem Toker Yaşamın Direksiyonu’nun felsefesini anlatırken “Pandemi sürecinde sayısı artan danışanlarımdan anladığım şey şu ki bizler artık sadece kendi hayatlarımızın gerçeklerini değil dünyanın ve ülkemizin de gerçeklerini yaşıyoruz. Ve bu gerçekten büyük bir yük. Sosyal izolasyon kabul ve zaruri ancak hayatlarımızı bazı gerçeklerden izole edebilmemiz mümkün değil,” diyor ve ekliyor, “Bu çalışmadaki amacımız hayatın her gerçeğinden geçebilecek yumuşaklığı ve nezaketi hatırlamak, duygusal ve zihinsel sağlığımızı yeniden ve kalıcı olarak tesis etmek, kendi özgücümüzü yeniden elimize alarak dünyaya yeniden köklenmek. Çünkü mutlaka dönüşeceğiz, ben bunu bildiğimiz gibi yapalım istiyorum.”