Giresun'da Sosyal Bilimler Lisesine gelerek öğrenciler ile buluşan Giresunlu ödüllü yazar Semih Öztürk, öğrencilere yazarlık hakkında bilinmeyenleri anlattı. Varlık dergisi ve Varlık Yayınevi'nin kurucusu Yaşar Nabi Nayır anısına her yıl şiir ve öykü dallarında verilen edebiyat ödülünü "Önce Dağlar Kar Tutacak" dosyası ile kazanan Öztürk sonrasında aynı dosyayı kitaplaştırdı.

 8 Nisan'da ikinci kitabı olan "Telaş Bandosu" da yayımlanan Semih Öztürk, ilerleyen zamanlarda eserleri ile göz doldurmaya devam edecek gibi görünüyor.

 Öncelikle Semih Öztürk kimdir?

 Giresun’da dünyaya geldim. Hayatıma değer katan pek çok güzellikle de doğduğum şehirde tanıştım. Tiyatro, edebiyat ve merak. Bu üç unsurun benim için kıymetli olduğuna inanırım. İstanbul’da kedim Palto ile birlikte sakin bir hayat yaşıyorum. Öykü düşünmek, yazmak ve hayal kurmak dışında rutin bir iş hayatım var.

 Sizin için yazarlık ne ifade ediyor, tiyatrodan yazarlığa uzanan süreci değerlendirir misiniz? 

 Sessizlik. Yazarlık benim için sessizliği ifade ediyor. Çünkü yazının kendi içinde kurduğu dünya gerçek dünyadan ayrı bir düzene sahip. Gürültü ne kadar çok olursa olsun bütün yollar günün sonunda sessizliğe çıkıyor. Bu durum aynı zamanda bir ihtiyaç. En azından benim için.

 Tiyatrodan yazarlığa uzanan süreci değerlendirecek olursam, birbirini besleyen ve beslemeye devam eden bir yoğunluktan bahsedebilirim. Bu yoğunluk her zaman hayatın içinde. Ona uzanmak ve dokunmak mümkün.

 Bir yazar olarak, eserlerinizde kendi yaşamınızdan kesitlere yer verdiniz mi?

 Doğrudan olmasa bile dolaylı olarak yer verdiğim öyküler oldu. Çünkü bu kaçınılmaz bir etkileşim. Hayal edilen ve yazılan metin her ne kadar kurgu da olsa, gerçeklerden ve onu yazan insanın hayatından mutlaka izler taşır. Hiçbir şey olmasa da çağrışımlar vardır. Bu da yazının ve hayal kurucusunun kaçamayacağı bir şey bana kalırsa.

 Yazarlık sürecinde size destek veren kişiler kimlerdi, ne gibi geri dönütler aldınız?

 Bu süreçte bana destek veren kişiler kitaplarını okumaktan büyük mutluluk duyduğum, kütüphane raflarında yaşayan yazarlar oldu. Bu cevap bir parça romantik olabilir ama gerçekten de durum bu. Onlar olmasaydı, yazdıklarının peşine düşecek merak ve ilgiyi bulamasaydım kendi öykülerimi yazacak cesaretim de olmazdı.

 elbette yolun başındayken karşıma çıkan ve bana önerileriyle yol gösteren yazarlar da oldu. Şimdi aramızda olmayan, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Adalet Ağaoğlu, bu konuda hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim bir değerdir. Onunla tanışmak, zaman geçirmek ve değerli fikirlerini duymak tek başına okul oldu. 

 İş insanı olarak Semih ile yazar olarak Semih arasında bir çatışma oluyor mu?

 Her zaman oluyor. Çünkü her iki alan da kendi içinde düzene, zaman zaman düzensizliğe ihtiyaç duyan mesailerden oluşuyor. Yaşamak için çalışmak ve yazmak gerek. Denge kurmak ise ihtiyaç. Elimden geldiğince bu dengeyi sağlamaya gayret ediyorum.

 Son olarak, yazmakta olduğunuz ya da şunu yazmalıyım dediğiniz bir kurgu var mı? Bu kurgu hakkında bir kesit alabilir miyiz? 

 Yeni öykü kitabım ‘‘Telaş Bandosu’’, 8 Nisan’da yayımlandı. Şu sıralar yazmakta olduğum ya da yazmayı düşündüğüm bir kurgu yok. Çünkü zihnimdeki tüm kurguları yeni bir kitapta topladım. Şimdi biraz tembellik, sakinlik ve sessizlik ihtiyacı duyuyorum. Karakterlerimle aramdaki mesafeyi biraz olsun azaltınca yeni öykülere yoğunlaşmaya başlayacağım.