baskentpostasi @ gmail.com

Unutmaya çalışmak, tecrübelenen o duygu ve düşünceyi korumak; beraberinde canlı tutmak anlamına gelmektedir. Unutulmaya çalışılan duygu ve düşünce zeminindeki her kaçınma tepkisi veya beraberinde geliştirilen yüzeysel çözüm; ilerleyen süreçte, bireyin hayatında daha şiddetli hale gelerek yaşamının birçok alanına yayılabilir. Örneğin “Bir insan neden sık güler?” Bireyler olumsuz duygularla (travmalar sonucunda oluşan mutsuzluk, kaygı vb.) başa çıkmak adına; bir savunma mekanizması geliştirerek bunu mutluluk duygusuyla eşleştirdikleri “gülme” eylemiyle denkleştirmeye çalışırlar. Bu durum birey için, zihinsel bir tatmin yakından ilişkilidir.  Ancak bireyin zihinde gerçekleşen bu yanlış eşleşme; yalnızca, bastırılmış olan o duygunun daha güçlü bir hale gelmesine neden olur. Diğer bir örnek, öfke kontrol bozukluğu yaşayan bireylerle ilgili olarak; kişiler genelde bu durumdan haz almaya meyillidir. Çünkü sosyal çevresi içerisinde bir kimlik kazanımı gerçekleştiremeyerek kendini var edememiş, çocukluk döneminden itibaren yoğun şekilde ötekileştirmeye maruz kalmış, cinsel istismara uğramış ve kabul görme ihtiyacını giderememiş bireyler ihmal edilen sevgi, empati gibi duyguları tanımadıklarından dolayı öfke duygusunu aşırılıkla dışarıya aktarma potansiyeline sahiptirler. Öfke hissini, fiziksel veya duygusal bir yolla dışarıya aktarım sürecini gerçekleştiren bireyler bu durumdan tatmin olur; yaşamındaki olumlu duyguların eksikliğini doyurmaya çalışır. Bu iki örnekten de anlaşıldığı üzere terapi sürecinde; karşı tarafa birikimlerini nasıl aktardığı, duygu ve düşüncelerini ifade etme noktasında hangi yolu benimsediğini gibi soruları yöneltmek oldukça önemlidir. Bu noktada, elbette, doğru ve yanlış fark etmeksizin her soruyu yanıtlamaktan ziyade;doğru soruları sormak terapi süreci içinçok daha mühim.

Unutmak ve Duyarsızlaşmak

Diğer taraftan unutmak zihinsel bir reflekstir; duyarsızlaşmak ise süreç içerisinde kazanılan bir yetenek. Bununla beraber, duyarsızlaşmak, düşünce kaybı veya kazanımıdır; kazanımıdır diyorum çünkü; yerine inşa edilen farklı bir düşünce sistematiği de söz konusu olabilir. Çünkü duyarsızlaşma; deneyimlenen olay ve duruma karşı anlamlandırdığımız konumun değişmesi yani, bakış açımızda meydana gelen değişikliklerdir. Bireyin hisleri halen vardır; bu hisler belirli yerlerde yeterince büyümüş, olgunlaşmış ve ardından hasat sürecine geçmiştir. Bu hasat süreci içerisinde; kişinin hislerinin konumu, o hislerikarşılayıpkarşılayamadığı, ve karşılama durumuna bağlı olarak nasıl bir yol izlediğinin göz önünde bulundurulması gereklidir.

Kısacası, unutmak; tıpkı, asansörle çıkılan bir bina gibidir. Dolayısıyla kişinin hedefine ulaşma noktasında; bir çabası, özverisi ve farkındalığı söz konusu değildir. Yerine kullanılması gereken aşmak kavramı ise, merdivenli bir binadır; bireye hedefine ulaşma noktasında ve ardından zafer sürecinde gerçek ve kalıcı sonuçları vardır.  Eğer kişi tüm bu sürecin farkına varabilirse; aşılması istenen sorunla yüzleşme aşamasına gelebilir, devamında tedavi sürecine olumlu yanıt verebilir.