Prof. Dr. Nurper Ülküer: “Afet bölgesinde çocukların kayıtlarının tutulması çok önemli”

 Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen “Afet Günlerinde Durum Değerlendirmesi, Sağlık ve Güvenlik Tedbirleri” başlıklı panelde Kahramanmaraş depremini değerlendiren farklı disiplinlerdeki uzmanlar, olası deprem ve afetlerde alınması gereken önlemlere dikkat çekti. Akut dönemde çocukların güvende olma ve güvenliklerinin sağlanmasının çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nurper Ülküer, özellikle deprem bölgesinden kayıp çocuk iddialarına işaret ederek “Çocukların bu dönemde aileleri veya yakınları ile kalması ve buluşması sağlanmalıdır. Çocukların kayıtlarının tutulması çok önemlidir. Depremde tahmini 5,5 milyon çocuk etkilendi. Hiçbir çocuğun kaybolmamasının sağlanması gereklidir.” dedi. Yaşanan deprem felaketinde enkaz altında kalanın toplumsal ahlak olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise “Ahlaklı insanların deprem bölgelerinde  inşa etmiş oldukları binalar yerinde duruyor. Ahlaklı insanların hile yapmadan, bilimsel kurallara uygun olarak yaptıkları binalar yıkılmadı. Mühendislik kurallarına uyulmadan inşa edilen binalar çöktü. Bunun sebebi de bana göre toplumsal ahlaktır.” dedi.

 Üsküdar Üniversitesi İş İş Güvenliği, İş Sağlığı ve Çevre Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSGÜMER) tarafından “Afet Günlerinde Durum Değerlendirmesi, Sağlık ve Güvenlik Tedbirleri” başlıklı çevrimiçi panelde Kahramanmaraş depreminden alınması gereken dersler, olası deprem ve afetlere hazırlık konusunda yapılması gereken önlemler ele alındı. Panele farklı disiplinlerden bilim insanları katılım sağladı. 

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Depremi yaşayanlarla doğru empati kurulmalı”

 Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan panelin açılış konuşmasında, tarihte dünyadaki doğal afetler içerisinde deprem afetlerinin en büyüklerinden birini yaşadığımızı belirterek “Fay uzunluğu 500 kilometre, etkilediği alan ve yıkıcı etkisi çok yüksek bir kırılma yaşadık. Bu bir doğal afetten de ziyade felaket boyutunda. Böyle bir durumda insan sağlığı ile uğraşanlar, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki uzmanlar ve yer bilimcilerin çıkarması gereken önemli dersler var. Psikoloji alanındaki uzmanlar olarak çıkarılması gereken bu dersleri ‘Geliştiren Travma’ olarak adlandırıyoruz. Büyük bir acı yaşandı. Geçtiğimiz 10 günde deprem bölgelerinde yaşanan acılar bizler de ikincil bir travma oluşturdu. Depremi yaşayan insanların sınavı böyle durumlarda isyan etmeden ama dayanıklılık geliştirerek doğru davranarak bu dönemi aşmalarıdır. Biz direkt olarak dezavantajlı değiliz ama bize de onlara yardım edebilmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak, bu olayda doğru bir empati ile yaklaşarak toplumun ve insanların yararına nasıl değerlendirebiliriz diye düşünmek düşüyor. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye bu durumdan kazançlı çıkacaktır.” diye konuştu.

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsanlığın en büyük gücü şefkat ve iyiliktir” 

 Deprem bölgelerine giden tırların yolları kapattığını hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sadece Türkiye’den değil, neredeyse bütün dünyadan deprem bölgelerine yardım ulaştırıldı. Yakutistan’dan Meksika’ya, Orta Asya ülkelerinden İsrail’e kadar her yerden büyük bir destek ve anlayış var. Sergilenen iyilik ve yardım davranışı çok ön plana çıktı. Politik psikoloji anlamında ele alındığı zaman hep hükmetmek, güçlü ve varlıklı olmak üzerinde durulur. Şefkatin ve iyiliğin aslında fiziksel güçten daha büyük olduğu ve insanlığın sahip olduğu en büyük gücü olduğunu görüyoruz. İnsanlığın iyiye gidişi açısından şefkat ve iyilik duygularını güçlendirecek şekilde adımlar atılacağını ve sonuç olarak da dünyanın daha yaşanabilir bir yer olmasını umuyoruz.”diye konuştu.

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplumsal ahlak ve eğitim sistemimiz enkaz altında kaldı” 

 Depremle birlikte enkaz altında kalanın toplumsal ahlak olduğuna belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ahlaklı insanların deprem bölgelerinde   inşa etmiş oldukları binalar yerinde duruyor. Ahlaklı insanların hile yapmadan, bilimsel kurallara uygun olarak yaptıkları binalar yıkılmadı. TOKİ binaları da dahil usulüne uygun yapılmış binaların yıkılmadığını görebiliyoruz. Mühendislik kurallarına uyulmadan inşa edilen binalar çöktü. Bunun sebebi de bana göre toplumsal ahlaktır. Türkiye’nin eğitim sistemi de enkaz altında kaldı. Türkiye’nin eğitim sistemi karakter eğitimi ve iyi insan yetiştirme eğitimi vermiyor. İyi insan yetiştirme eğitimi verilmediği için aileden alınan ve çocuklukta edinilen birçok iyi huy da okul hayatında değişiyor. Bu değişmeyi masaya yatırmak gerekiyor.” dedi.

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Etik değerlerimiz de göçük altında kaldı” 

 Ülke olarak kendimize sormamız gereken sorular olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Neden Japonlar değerlerine uygun olarak ahlaklı davranıyorlar da biz davranamıyoruz? Bu soruyu sormamız lazım. Bizde yetişen eğitimli insanlar ve mühendisler yanlış projelere imza atıyorlar? Yapı denetimi yapanlar neden onay veriyorlar? Bunlar da masaya yatırılması gereken önemli konulardır. Bunun arkasında tamamen etik değerler var. Etik değerlerimiz de göçük altında kaldı. Bu etik değerleri okullarımızda daha çok öğretmemiz gerekiyor. Okullarımızda etik değerlerimizi öğretmezsek yeni yetişen mühendisler zeki ve çalışkan olacaklar ama çıkarcı, bencil ve kötücül olacaklar. Bunun olmaması için eğitim sistemimizin reforma ihtiyacı var. Eğitim sistemimizin zeki, çalışkan ve varlıklı olmak yerine dürüst, ahlaklı ve karakterli olmak gibi hedefler inşa etmesi gerekiyor. Eğer bunu yapmaz ise 20-30 yıl sonra yine büyük bir deprem afeti olduğunda aynı şeyleri konuşuruz.” ifadelerini kullandı.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Etik değerleri kutsallaştırmamız gerekiyor” 

 

Japonya’nın 1933’te büyük bir deprem yaşadığını hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O depremden çıkardıkları derslerle yüksek binalar da yapsalar bilimin kurallarına uyuyorlar. Bunu kutsal derecede doğrulaştırmışlar. Japonlar ve Almanlar etik değerleri kutsallaştırmışlar. Peki biz neden etik kuralları kutsallaştırmıyoruz ve onları sorgulanamaz hale getirmiyoruz? Bizde muhakkak insanların satın alınabileceği bir fiyatı var gibi düşünülüyor. Bu nedenle bu konular masaya yatırılmalıdır.” dedi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İller birbiriyle eşleştirilmeli” 

 

Şehirlerin birbirleri ile eşleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:  “Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta AFAD gönüllüleri de enkaz altında kaldı. Kahramanmaraş ve Manisa, Adıyaman ve Uşak, Hatay da İzmir ya da Aydın ile birbirlerinin badisi olacak şekilde eşleştirilseler bir bölgede deprem olduğunda diğer bölgedeki insanlar hemen oraya yetişirler. Türkiye’nin her yerine 12 saat içerisinde yetişiliyor. Mesela Ordu Belediyesi hemen aynı gün Adıyaman’a sıcak yemek götürmüş. Demek ki yetişilebiliyor. İzmir’de olduğunda çevre iller hemen yardıma yetişti. Ancak bizim afetle mücadele sistemimiz bu kadar büyük bir depreme hazır değilmiş. Ortaya çıkan sonuçlar onu gösteriyor. Daha küçüklere hazırız ama büyüklere hazır değilmişiz diye özeleştiri yapmamız gerekiyor. Artık 10 gün geçti, şok döneminde bunları konuşmuyorduk ama konuşmaya başlayabiliriz artık.  ‘Afet Günlerinde Durum Değerlendirmesi, Sağlık ve Güvenlik Tedbirleri’ başlığıyla düzenlediğimiz konferansın da bu konuşmaların yeri olduğunu söyleyebiliriz. Bilimsel kanıta dayalı sorgulama yapılmasında fayda var.”

 

Prof. Dr. Nurper Ülküer: “Kahramanmaraş depreminde tahmini 5,5 milyon çocuk etkilendi”

 

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi  Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Kriz Anlarında Çocuklar ve Alınması Gereken Öncelikle ve Orta Düzey Önlemler” başlıklı konuşmasında 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen şiddetli iki büyük depremde 10 ilde 14 milyon kişinin etkilendiğini söyledi. 30 bini aşan can kaybı, 80 bini aşkın yaralının bulunduğu felakette 8 yaş altında 2,5 milyon çocuğun, 8-yaş 17 arasında ise tahmini 3 milyon çocuğun etkilendiğini kaydeden Prof. Dr. Nurper Ülküer, afetlerde akut dönem olarak adlandırılan 15 ile 25 gün arasındaki günlerde hayatta kalma kurtarılma, sağlıklı kalma, beslenme ve barınma ihtiyacının karşılanması gerektiğini söyledi.

 

Prof. Dr. Nurper Ülküer: “Çocukların kayıtlarının tutulması çok önemli”

 

Akut dönemde çocukların güvende olma ve güvenliklerinin sağlanmasının çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nurper Ülküer, özellikle deprem bölgesinden gelen pek çok kayıp çocuk haberi olduğunu belirterek “En önemli sorunların arasında kayıp çocuklar gelmektedir. Kayıp pek çok çocuk bulunduğuna yönelik bilgiler var. Çocukların bu dönemde aileleri veya yakınları ile kalması ve buluşması sağlanmalıdır. Çocukların kayıtlarının tutulması çok önemlidir. Hiçbir çocuğun kaybolmamasının sağlanması gereklidir.” dedi. Prof. Dr. Nurper Ülküer, deprem gibi afet durumlarında çocukların fiziksel ve ruhsal travmalarla karşılaşabileceğini belirterek birinci derecede bakım verenlerin kaybı, yaralanması, sağlığını kaybetmesi ya da çocuğun şiddete maruz kalma ve kaçırılma gibi olaylar yaşayabileceğini söyledi. Ruhsal travmaların ortaya çıkardığı toksik stresin beyin gelişimini olumsuz etkilediğini ifade eden Prof. Dr. Nurper Ülküer, özellikle bu dönemde ebeveyn ya da bakımveren desteğinin önemini vurgulayarak bu ilişkinin toksik stresi önleyeceğini söyledi. Prof. Dr. Nurper Ülküer, özellikle afet bölgelerindeki ebeveyn ve bakımverenlerin kaygılarını çocuklara yansıtmamaları gerektiğini de vurgularak tavsiyelerde bulundu.

 

Prof. Dr. Haydar Sur: “Seyyar tuvalet yerine sahra tuvaletleri kurulmalı”

 

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, “Afet Durumlarında Sağlık Yönetim Uygulamaları” başlıklı konuşmasında deprem öncesinde ve sonrasında özellikle halk sağlığı alanında alınması gereken önlemlere değindi. Olağanüstü durumların yönetiminin halk sağlığı açısından önemini vurgulayan Prof. Dr. Haydar Sur, “Tıbbi ihtiyaçların karşılanması, halk sağlığının korunması ve desteklenmesi önem arz etmektedir. Hasta ve yaralıların olduğu kadar sağlık görevlilerinin de can ve mal güvenliğinin temini sağlanmalıdır.” dedi. Bir halk sağlığı uzmanı olarak deprem bölgesinde özellikle sahra tuvaletleri yapılması gerektiğini her seferinde vurguladığını belirterek seyyar tuvalet kullanımının özellikle salgın hastalıkların ortaya çıkma riskini artırabileceğini söyledi. Prof. Dr. Haydar Sur, “Seyyar tuvalet kabini çok önemli hijyen sorunlarına  davetiye çıkarabilir. Bunların düzenli olarak temizliğinin sağlanması çok zordur. Seyyar tuvalet kabini yerine 70-80 metre derinliğinde kazılarak hazırlanan sahra tuvaletleri daha sağlıklıdır. Bunların her birinin işlevi tamamlandığında üzeri toprakla kapatılarak yenisi açılabilir.” dedi.

 

Dr. Rüştü Uçan, felaketin nedenlerine işaret etti

 

Panelin aynı zamanda moderatörlüğünü yapan Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Rüştü Uçan, “Aile Acil Durum Planı ve Deprem Çantasının Önemi” başlıklı konuşmasında Kahramanmaraş depremlerinin sonuçlarının bu denli büyük olmasının nedenlerine değindi. Dr. Rüştü Uçan, “Aşırı kar hırsıyla imarı olmayan arsalar, ilk sahiplerinden çok cüzi fiyatla alındı. Genellikle dere yataklarında bulunan bu arsalara imar değişikliği ile çok katlı imar çıkarıldı. Mühendis odalarının denetim yetkisi kaldırıldı. Yerine bağımsız bir denetim müessesi konulmadı.” dedi. Tüm bu eksikliklerin gözden geçirilmesi gerektiğini kaydeden Dr. Rüştü Uçan, deprem öncesinde mutlaka tüm aile bireylerinin katılımıyla aile afet müdahale planının yapılması gerektiğini, deprem çantasının da her konumda ayrı bulundurulması gerektiğini belirterek cep telefonlarının gece ulaşılabilecek bir mesafede tutulması gerektiğini vurguladı.

 

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği bölümünden Doç. Dr. Müge Ensari Özay, “Afetlerde Koordinasyon”  başlıklı konuşmasında Kahramanmaraş depremlerinde ortaya çıkan koordinasyon sorunlarına değinerek alınması gereken tedbirlere dikkat çekti.

 

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalından Prof. Dr. Ferdi Tanır, “Depremlerde Halk Sağlığı Yaklaşımı” konuşmasında deprem öncesinde geçici barınma yerlerinin planlanmasından aile içinde yapılması gereken hazırlıklara kadar pek çok çalışmanın yapılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Ferdi Tanır, “Afetlerde riskli gruplar, barınma alanları ve sosyal destekler, sağlıklı ve güvenli suya erişim, gıda sağlığı ve güvenliği konularında gerekli çalışmalar yapılmalıdır.” dedi.

 

İlker Gönültaş: “Amatör telsiz eğitimleri verilmeli”

 

Tango Alfa Telsiz Amatörleri Derneği’nden İlker Gönültaş da “Depremlerde Amatör Telsiz Uygulamaları ve Üniversitelerin Katkısı” başlıklı konuşmasında deprem başta olmak üzere afetler sonrasında haberleşmenin önemine işaret ederek özellikle amatör telsizcilerin sayılarının artırılması gerektiğini belirterek bu konuda üniversitelerle iş birliği yapılmasını söyledi.

 

Mustafa Cüneyt Gezen: “Enkaz çalışmalarında mutlaka maske kullanılmalı”

 

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği bölümünden Mustafa Cüneyt Gezen de “Enkazdan Yayılan Tehlikeler ve Riskler” başlıklı konuşmasında özellikle enkazlarda yapılan çalışmalarda maske kullanılması gerektiğini vurguladı. Enkazların hava, su ve gıda kalitesi üzerinde olumsuz etkiler yapabileceğini belirten Gezen, “İnşaatlarda kullanılan çimentolarda bulunan asbest ve talk, ortaya çıkan radon gazı akciğerlerde önemli sağlık sorunlarına yol açabilir.”uyarısında bulundu.