Yetmedi mi bu uykumuz?
Hemen hemen asırlardır uyuduğumuzun farkında bile değiliz.
Ne rüyasına daldığımız dünya ne de hülyasına karıştığımız hayallerimizin büyük bir çoğunluğu, hayalden öteye geçemedi.
Kimi zaman yorulduğumuzdan, kimi zamanlarda da bıkkınlığımızdan vaz geçtik hep hayallerimizden.
Ardından koşmak hiçbir zaman işimize gelmedi. Vurdumduymazlık, aldı başını attı bizi kirli çuvalının içerisine ve karanlık görünmeye devam etti gece gibi görünen gündüzlerimiz.
Ve
Umursamazlık o kadar damarlarımıza işlemiş ki, yanı başımızda dünya âlem davul çalıp raks etse, üşengeçliğimizden bakasımız dahi gelmiyor.
Yorgun muyuz, yoksa uyuyor muyuz?
Bütün sıkıntı işte burada!
Bize ninni söyleyenlerin sesi güzel, görüntüleri rüyalarımızı hülyalara çeviren cinsten ve uykumuzdaki yaşadığımız zevkin tatlılığından olsa gerek, uyanmaya hiç ama hiç niyetimiz yoktur.
Nasıl olsun ki?
Açılan her ağızdan damlayan masalımsı vaatlerimizin, olmayacak dualara âmin deyişlerimizin ve hiçbir zaman gelmeyeceğini bildiğimiz halde, vedasız gidenlerimizi bekleyişlerimizin sonu gelmiyor da ondan…
Yorgunluk dediğin ne dir ki?
Gönül demgahında tütsülenen sohbetin bağrından doldurduğumuz, ince belli bardaktan yudumlayacağımız tek bir damla muhabbette uçar gider. Rabbim bizi uyanık olduğumuzu zannettiğimiz ve sonu kâbusların gerçeğine uyanacak olan sözde sıcak uykulardan korusun.
Uçtum yine değil mi?
Ne diyor bu adam diyenleri duyar gibiyim.
Ne diyeceğim yanı başımızda bize masal anlatanlara dikkat edin ve asırlardır yatmış olduğunuz uykularınızdan artık uyanın diyorum.
Yetmedi mi bu uykumuz;
Ne diyeceğim?
Hakan Dikmen