Terör örgütü PKK’nın talimatları ile kurulmuş dünden HADEP, DEHAP, DTP, BDP, DBP ve bugün ise HDP her zaman örgütün birer siyasi maşası olmuştur. Terör örgütün kuklası olmuş bu partiler sadece Kandil ve İmralı arasında postacılık görevi yaptı/yapmaya devam etmekteler. Dün dağda olanın bugün parti yönetiminde, başka bir ifade ile bugün mecliste yada partide olanı elinde silah ile dağda görmek mümkün. Bu gerçekler artık herkesçe bilinmektedir. En son Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Anayasa Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede kapatılması istenilen Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), terör örgütü PKK'nın partisi olduğu net bir şekilde ifade edilmektedir. İddianamede "HDP silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın emir ve talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten, yaptıkları veya yapmadıkları bakımından halka değil terör örgütü PKK/KCK'ya hesap veren, terör örgütünün siyasi görünümlü bir uzantısı, organıdır. Başka bir deyimle HDP; PKK'nın partisidir" denildi. Durum bu kadar net iken HDP neden halen TBMM çatısı altında bulunuyor anlamış değilim. Ama anladığım tek bir şey var . Her türlü teröre ve teröriste, yanında duranlara, kol kanat gerenlere karşı;D U R M A Y A C A Ğ I Z ! S U S M A Y A C A Ğ I Z ! Biz sizi uyardık. Bir gece ansızın gelebiliriz. Bu içten gelen uyarıdan sonra; Türkiye'ye karşı yaklaşık 40 yıldır kanlı saldırıları gerçekleştiren terör örgütü PKK'nın maşası olan HDP’li vekil olan Tayip Temel ve bebek katili Mazlum Tekdağ adlı teröristin birkaç fotoğrafını üç maymunu oynayanların gözüne sokmak isterim.
Fotoğrafta terör örgütü KCK/PKK elebaşlarından… (2020’de MİT tarafından Irak'ta imha edilen Kod Adı: Mazlum Jiyanda olan terörist Mazlum Tekdağ ve HDP sözde vekili Tayip Temel(KCK Türkiye Sözcüsü)…
Terörist Mazlum Tekdağ; HADEP, DEHAP, Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisinde (HDP) parti meclisi (PM) ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelikleri, genel merkez yöneticiliği, gençlik kolları başkanlığı görevlerinde bulunmuş, 2009 yılında ise Diyarbakır merkezli KCK'ya yönelik operasyonda gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Mazlum Tekdağ, örgüt kasası olarak biliniyordu. Örgütün haraca bağladığı iş adamı ve müteahhitlerden toplanan paraları Kandil'e aktaran Tekdağ, HDP'nin yerel ve genel seçimlerinde adaylarını da belirleyerek, onay için Kandil'e gönderiyordu. 2017'de KCK ana davasında aldığı 18 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onanınca, Irak'ın kuzeyine kaçıp terör örgütü PKK'ya katıldı. Terörist elebaşları Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok, Mustafa Karasu ve Cemil Bayık gibi isimlerle yakın olan Tekdağ, PKK'nın silahlı kolu HPG içerisinde de sözde komutan düzeyinde görevlendirildi. Mazlum Tekdağ Kandil'de etkisiz hale getirildi. Bebek katili PKK terör örgütünün baş katili Abdullah Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması ile anadil önündeki engellerin kaldırılması için 12 Eylül 2012’de Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde süresiz açlık grevine giren ilk isimler Tayip Temel ve Mazlum Tekdağ adlı katillerdi. HDPKK’lı Tayip Temel 10 Mart 2019’de vekil kimliği ile mensubu olduğu terör örgütünün yayın organına verdiği röportajda birkaç kesit :‘‘12 Eylül 2012’de gelişen zindan direnişi döneminde cezaevindeydim. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle açlık grevine başladım. Çünkü Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, savaşın derinleşmesine neden oluyordu. Katliamların yaşanmasına yol açtı. Bu katliamlardan biri Roboski katliamıdır. Kürt halkı üzerinde büyük katliamlar uygulandı. Tecrit derinleştikçe, katliamlar yaşanıyordu. Bu nedenle Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde tecridin sonlandırılması için süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başladı. Sayın Öcalan’ın çağrısıyla eylemimiz sonlandı.’’ Yine aynı terör örgütünün maşası Temel birçok konuşması ile halkı isyana, başkaldırıya davet etmektedir: ‘‘Şartlar ne olursa olsun, ülke ve bu dünya cehenneme de çevrilse, toplumlar bu gerçeği görür ve toplumsal kimlikler buna boyun eğmez. Türkiye halkları son derece öfkeli, rahatsız bu rejim gerçeğinden, ama son derece de dağınık. Bir öncü parti, öncü örgüt, tüm muhalefeti, toplumu yan yana getirecek, bu öfkeli yalnızlığı örgütlü direnişe çevirecek bir çalışmaya ihtiyaç var. Şu an bu rejimden kurtulmanın tek yolu birleşmektir. Bu duygu oluşmaya başlamış Türkiye'de. Şu an neredeyse Türkiye halklarının yüzde 65-70'inin, bu rejimin bu ülkeyi felakete götürdüğüne dair inancı tam. Geriye öncü bir mücadele birliğini oluşturmak kalıyor. Bu mücadele birliği, demokratik, renkli, bütün kimlikleri içerisinde barındıran, sadece seçimle, sandıkla değil, ona bağlı olarak da mücadeleyle, toplumsal örgütlenmeyle, sokağı da, Meclisi de, meydanları da etkili bir muhalefet alanına dönüştürerek iktidarın değişebileceğine inancı örgütlemesi lazım. Bunu aşmanın yolu, daha çok sokağa, meydanlara, direnişe ve eyleme dönük olan birleşik mücadele hattını örmekle mümkün.’’(HDP’nin Basın Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Van Milletvekilli Tayip Temel’in kardeşi U.T, kısa bir süre önce güvenlik güçlerine teslim oldu.)
BAŞKA SÖZE GEREK…
Dr. İmbat MUĞLU