Hatice ULUER HÖKELEKLİ/Ankara 

 

 

Diyanet Bir-Sen Genel Başkanı Hasan Türüt, Diyanet’in hantallıktan kurtarılması gerektiğini belirterek, “Diyanet İşleri Başkanlığının etkili ve verimli çalışabilmesi için özerk olması şart,” dedi.

Hangi ideolojik bakış açısıyla olursa olsun, bugün Türkiye’de yaşayan herkesin Diyanet’in özerkliğe kavuşturulmasında hemfikir olduğunu belirten Hasan Türüt, konuyla ilgili yaptığı açıklama da şunları söyledi: “FETÖ gibi cemaat yapılandırmalarının ülkeyi iç savaşın eşiğine getirdiğini gördük. Önüne gelen herkesin dini konularda fetva verdiği toplumlarda yanlış dini öğretiler ve söylemler nedeniyle din algısı değişir. Menfaatler öne çıkar, dini öğreti yanlış anlatılır,Kur’an’dan ve sünnetten uzaklaşılır. Nitekim geldiğimiz nokta da bunun acı örneklerini görmekteyiz. Uydurma hadisler, tefsir kitaplarında verilen Kur’an dışı bilgiler, Hz. Peygambere atfedilen ilahi özellikler dini alan da bir başıboşluğun yaşandığını göstermektedir. İster kurumsal kimlik altında isterse şahsi olarak bazı şarlatanların menfaatleri için dini kullanarak hurafelerle yeni bir din algısı oluşturduğu gözlerden kaçmamalıdır. İslam coğrafyasında yaşanan hadiseler bunun somut örneğidir. Ancak ülkemizde her geçen gün bozulan ahlak, Allah’a atfedilen iftiralar, din adına anlatılan hurafelere karşı hiçbir şey yapılmaması, paraya tapar hâle gelen Müslümanların içler acısı görüntüleri endişe vericidir. Hâlbuki ahlak dinden, din de ahlaktan soyutlanamaz. ‘Yapanın yanına kâr kaldığı…’ gibi olumsuz ahlaki düşüncelerin toplumda yerleşerek yaygınlaşması, ümmet bilincinin silinmesi ve bütün bu olumsuzluklar bağlamında Diyanet İşleri Başkanlığı gibi güzide bir kuruluşun otoritesinin yara alması, bunlarla mücadele edecek ciddi bir kurumsal teşekkülün varlığını zorunlu kılmaktadır.

Bu çerçeve de ümmetin göz bebeği olan Diyanet İşleri Başkanlığından düzeltilmesini talep ettiğimiz olumsuzlukların görmezden gelinmesi, yöneticilerin günü kurtarma hesapları, atamalarda liyakate önem verilmemesi, D.İ.B. teşkilatlarında amirlerin, yetkili sendika temsilcilerinin adeta memuru gibi hareket etmeleri, din görevlilerinin sorunlarının çözülememesi; din görevlilerinin darp edilmesi, öldürülmesi, teşkilatın kendi içinde yaşanan şiddet olayları, 150 bin personeli bulunan güzide teşkilatımıza olan güveni sarsmakta, teşkilatın, siyasi otoritenin emrindeki bir kurum gibi algılanması da kurumumuza şüpheyle bakılmasına neden olmaktadır.

Biz, açık ve net olarak şunu söylüyoruz: Din, hiçbir ideolojinin arka bahçesi olmamalı, siyasetin üstünde olmalı ve hiç kimse, kurum ve kuruluş müdahale etmemelidir. Bu güzide teşkilatın siyasi tartışmaların odağına çekilmemesi ve her türlü tartışmanın dışında tutulması için bu gereklidir. Böyle olursa atamalarda liyakat esas alınır. Diyanet personeli görevini hakkıyla yapar, bütün sorunlar çözülür.

Diyanet İşleri Başkanlığı siyasi otoritenin ve yetkili sendikanın emrinde olmamalıdır. Başkan, kurumun içinden, çalışmalarıyla kendini ispatlamış kişiler arasından seçilmelidir. Seçilen kişi, çalışacağı ekibini kendi kurmalıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu kültürel konjektör, gelişen durum ve şartlara cevap verebilecek, daha etkin, daha verimli, özgür ve güven verici bir yapıya kavuşturulması, kurumu hantallığa sevk eden, imajını zedeleyen olumsuzluklardan arındırılması için geniş çaplı bir çalışma yapılarak bir an önce özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Günümüzde gelişen küresel şartlar, Diyanet İşleri Başkanlığının özerk olmasını zorunlu hâle getirmiştir.”