Türkiye'nin Kafkasya'ya açılan kapısı konumundaki Serhat Şehri Kars’ın tarihi Cilalı Taş Devrine kadar indiği (MÖ 9000-8000) yapılan araştırmalarda anlaşılmaktadır. Kars sırası ile Hurriler, Urartular, İskitler, Partlar, Sasaniler ve Bizansların hâkimiyetine girer. Selçuklu Sultanı Alpaslan, 1064 yılında Kars ve civarını fethederek Türk kavimlerin Anadolu’ya geçiş kapısını aralamıştır. Kars 1200 yılında Gürcüler, 1239’da Moğollar,1406’da Karakoyunlular, 1467’de Akkoyunlular, 1534 yılında ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti topraklarına dâhil edilmiştir. Kars 19. yüzyıla kadar birçok kez Ruslar ve İranlıların saldırısına uğradı. Bu yüzyılda Ruslar ve Osmanlılar arasında sürekli el değiştiren yöre, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rus ordusunun komutanı olan İvan Paskeviç tarafından ele geçirildi. Kars'ı Rus topraklarına katan Paskeviç, 11.000 Osmanlı askerini de esir almıştı. Bundan kısa bir süre sonra yöre, Osmanlılar tarafından alındı. 1877-1878 yılları arasında yaşanan ve 93 Harbi olarak bilinen savaşın ardından şehir kırk yıl kadar Rusya'nın kontrolünde kaldı. 1918'de Bolşevik İhtilali'nin ardından yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile Osmanlılara bırakıldı. Kısa bir süre sonra, önce Ermeni egemenliğine giren yöreyi daha sonra İngilizler ele geçirdi. Kars'ı daha sonra Ermenilere ve Gürcüler'e bırakan İngilizler buradan çekildi.25 Nisan 1918'de Kars, kırk yıldan sonra tekrar Osmanlı topraklarına dâhil edildi. Mart-Nisan 1918'de Ermeniler tekrar şehre girmiş, Osmanlı ordusu buradan çekilmeye mecbur kalmıştı. Buna engel olmak isteyen Karslılar kendi imkânları dâhilinde, Wilson Prensipleri'ne uyarak 5 Kasım 1918'de Millî İslam Şurası adıyla demokratik bir yerli hükümet kurdular. Batum, Artvin, Ahıska, Ahılkelek, Nahcıvan ve Ordubad’daki halk Kars'taki bu yerli hükümete katılarak sancak ve ilçe teşkilatını kurdular. Böylece, başkenti Kars olan 36.000 km²'lik bölgede yerli Türk hükümeti kuruldu. Bu hükümet 18 Ocak 1919'da 131 temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen Büyük Kongre ile Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti adını aldı. Kars, Türk Kurtuluş Savaşı'yla 30 Ekim 1920'de Türk kuvvetleri tarafından alındı. Kars halkının Türk millî mücadelesinde gösterdiği fedakârlıktan ötürü şehre Gazi unvanı verildi. 1921 yılında yapılan Moskova ve Kars Antlaşmaları'yla yeni sınırlarına kavuşan Kars, Cumhuriyet'in ilanından sonra aynı adla ilin merkezi yapıldı.[1] Kars, çeşitli etnik gruplarını ve mezhepleri barındıran zengin ve renkli bir kültüre sahiptir. Çok-kültürlülük sayesinde yörenin zengin bir folkloru ve şive ağız özellikleri bulunmaktadır. Kars'ın nüfusunu Azeriler, Kürtler, Terekeme, Türkmen ve Yerliler oluşturmaktadır. Çok az sayıda Rus Malakanlar, Almanlar, Ermeniler ve Gürcüler bulunmaktadır. Kars’ın kısaca tarihinden bahsettikten sonra Ermenistan sınır komşusu olan Serhat Şehri’nde Ermenilerin geçmişte yaptıkları zalimlik ve insanlık dışı katliamları anlatalım. Anlatalım ki dedelerimizi, ninelerimizi samanlıklara, camilere doldurup nasıl yaktıklarını torunları bilsin ki kapıdaki düşmanını tanısın… Onca zulüm ve katliam yapan Ermenistan Diasporası Kars’ın kendi toprakları olduğu iddiasını 100 yıldır gündemlerinden hiç düşürmedikleri gibi bunu her fırsatta dünya kamuoyunda da dile getirmekteler. Ermeni Diasporası, Ermenistan’ın Türkiye üzerindeki asılsız iddialarını desteklemek ve dünya kamuoyunda sıcak tutmak gayretinin asıl amacı soykırım yalanı ile Türkiye’den tazminat ve toprak talepleridir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ‘milleti-i sadıka’ olarak anılan Ermeniler 24 Nisan 1877 tarihi ile 3 Mart 1878 tarihlerinin arasında Kafkasya’da ve Balkanlarda birçok farklı bölgelerinde Rus imparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasında meydana gelen 93 Harbi ile adeta raydan çıkmıştır. Osmanlı Ordusu, topraklarını ve insanlarını Çarlık Rusya’ya karşı koruma mücadelesi verirken, Ermeni Çeteleri, Kars ve civarında köylere baskınlar yaparak binlerce erkek, kadın, çocuk ve yaşlıyı katletmiştir. Tarih 22 Aralık 1914’ü gösterdiğinde Osmanlı İmparatorluğu Rus işgali altındaki Kars, Sarıkamış ve Ardahan’ı kurtarmak amacıyla Sarıkamış harekâtını başlatmıştır. 93 Harbi’nden sonra peyderpey Rus Ordusuna katılan Osmanlı Ermenilerinin oluşturduğu milis güçleri, Allahuekber dağlarında Türk Askerine hain kurşunlarını sıkarak kirli tarihine bir ihanet sayfasını daha eklemiş oldu. Kars ve Sarıkamış bölgesinde Rus Ordusuna bağlı Kazak Alayları ile Ermeni Drujinaları, bölgedeki Müslüman ahaliyi göçe zorlamaya başladı. Kars bölgesinde Taşnak Ermenileri’nin halka uyguladığı baskı ve zulüm dayanma noktasını çoktan aşmıştı. Ermeniler, ellerine geçirdikleri Müslümanları; gözlerini oyarak, kulaklarını keserek ve daha birçok iğrenç işkencelerden sonra öldürüyorlardı. Hamile kadınların karınlarını deşerek ceninleri öldürmek gibi canavarca hareketleri fırsat buldukça yapmaktan çekinmemişlerdir. Özellikle Kars, Erzurum ve Ardahan civarında yaşayan Ermeniler, Osmanlı Devleti Doğu Cephesi’nde vatan mücadelesi verirken, 30 binden fazla Türk erkeğini türlü işkencelerle katletti. Erkeklerini cepheye gönderen köylerde, sadece kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmıştı. Gece olduğunda, kadınlar bulabildikleri her türlü silahı toplayıp, köyün kendileri için en güvenli sayılabilecek evine sığınıyorlardı. Her gece bir başka köyden baskın ve katliam haberleri geliyordu. Basılan köylerde kadınlar elleri ve ayaklarından direklere çivileniyor, çocuklarının, analarının, babalarının gözleri önünde tecavüze uğruyorlardı. Hamile kadınların karınları deşiliyor, yaşlıların, çocukların çeşitli uzuvları kesilerek türlü acılar yaşatılıyordu. Ermeni çeteleri öldürmeye doymuyordu. Dünya tarihinde ölüyü öldüren tek millet olarak bilinen Ermeniler, işkence yaptıkları bedenleri yakıyorlardı. Ermenilerin ellerinden kaçmaya çalışan kadınlar ve çocuklar, Doğu’nun amansız kışında dağlara, tepelere saklanmaya çalışıyor, çoğu açlıktan ve soğuktan şehit düşüyordu.[2] 1915-1919 yılları arasında Rus Ordusu ile ittifak yapan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Ermeni çeteleri Doğu Anadolu Bölgesinde; Alaca, Cinis, Ilıca, Erzurum, Yanıkdere, Karskapı, Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konakları, Yeşilyayla, Hasankale, Tımar, Horasan, Kars-Subatan, Van-Zeve, Ağrı, Bitlis, Iğdır-Oba ve Hakmehmet, Nahcivan, Zengezur ve Azerbaycanda tam bir Türk Soykırımı gerçekleştirdi. Ermeniler, yıllardır bir arada yaşadıkları Osmanlı İmparatorluğu’nun askerlerine karşı her cephede savaş veriyorlar, halkın evlerini basıp yağmalıyorlar, çocukları ve kadınları vahşice katlediyorlardı.[3] Kars’a bağlı Subatan Köyü’nde yapılan kazılar, Ermeni vahşetinin korkunç boyutunu bir kez daha belgeliyordu. Köye baskın düzenleyen Ermeni çeteler, aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu 570 kişiyi hunharca katlediyordu. Subatan toplu mezar kazısında incelemelerde bulunan ünlü arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran, mezalim hakkında şunları yazmıştı: ‘1915-1918 yılları arasında Doğu Anadoluda meydana gelen acı olayları gerçek yönleriyle ortaya koymayı amaçlayan toplu mezar kazılarından birisi de Kars-Subatan’da yapıldı. Bugün yaklaşık 20-30 hanelik Müslüman nüfusu barındıran Subatan köyündeki kazı çalışmaları, olayları yaşayan görgü tanıklarından 120 yaşındaki Fâriz Öztürk ile 95 yaşındaki Durağa Öztürk’ün sözlü ifadeleri doğrultusunda, köyde belirlenen dört ayrı toplu mezar yerinden Köseoğulları mahallesindeki merekte (samanlık) yürütüldü. Ele geçen iskeletlerin çoğunluğunun 0-1 yaş arası çocuklara ait olduğu izlendi.’ Kuzey-güney doğrultusunda konumlanan iki iskeletin bir ana ile kızına ait olduğunu yazan Prof. Dr. Cevat Başaran, tüyler ürperten Ermeni vahşetini gelecek nesillere aktarmak açışından tarihe şu önemli notları düşüyordu: ‘Kadın sağ yanı üzerine düşmüş ve sol koluyla kucağındaki çocuğa sarılmış. Kadının kafatasında belirlenen iki darbe izi, bunların özellikle kafalarına vurulan olasılıkla balta ya da kesici aletlerle katledildiğini gösterir niteliktedir. İlk harekette fazla etkili olmayan balta, ikincisinde kafatasını derinlemesine ikiye ayırmıştır. Buradaki ilk çalışmalar sonrasında 12 çocuk ve 3 yetişkin iskeleti ortaya çıkarılmıştır. Bu buluntular, Kars Müzesinde açılan Katliâm Bölümünde sergilenmeye alındı.’ Ermeni mezaliminin yaşandığı bölgede, yaklaşık bir asır sonra bu incelemeleri yapan çok sayıda akademisyen, olayın görgü tanıkları olan Fariz Öztürk ile Durağa Öztürk’ün ifadeleri ile elde ettikleri bulguların örtüştüğünü gördü. Öztürk ailesinin ifadelerine göre, 25 Nisan 1918'de Kars ve Sarıkamış’tan geri çekilen Taşnak-Ermeni çeteleri, o zamanlar Türk, Ermeni ve Rumların birlikte yaşadığı Subatan köyüne saldırdı. Her yana gelişigüzel ateş açan Ermeni çeteler, ele geçirdikleri köylüleri de bulundukları yerde acımasızca öldürürler. Subatan köyünde toplam 570 kişinin katledildiği ortaya çıktı. Subatan’da yaşanan vahşet, tanıkların verdiği bilgiler ışığında yapılan kazılarla gün ışığına çıkmıştı. Katledilen masumlar arasında, kundaktaki bebeklerin de olması tüyleri diken diken etmişti. Caniler bu günahsızlara da acımamıştı. Arşiv belgelerinden elde edilen fotoğraflara ve kazı sonrası ulaşılan bulgulara göre kafalarına baltalarla vurularak veya karınlarına süngü sokularak öldürülen kadın ve çocuklarla, yaşlı erkekler sokaklarda bırakılmıştı. Ermeni çetelerin Anadolu’da Türklere yönelik katliamlarını, İngiliz Yarbay Henry Seymour Rawlinson’un anıları da doğruluyor. 1918’den itibaren Doğu Anadolu’nun pek çok bölgesinde gözlemci olarak bulunan Yarbay Rawlinson’ın 1924 yılında yayınlanmış olan Adventures in Near East 1918 - 22 kitabında bazı olaylara ilişkin çarpıcı bilgiler yer alıyor. 1918’de, Kazım Karabekir Paşa’dan Ermenilerin Müslüman köylerine saldırılar yaptığı hakkında şikâyetler aldığını anlatan Rawlinson, bu haberlerin ardından sınır boyundaki halka neler yapıldığını bizzat görmek gerektiğini düşünerek yola çıktığını ifade ediyor. İngiliz Yarbay, hazırladığı raporunda şu ifadeleri kullanıyor: ‘Sınırdan 75 mil mesafedeki Kars şehrine vardım. Orada beni karşılayan İngiliz subayı, Ermeni ordu komutanıyla görüşmek üzere bana randevu almış. Görüşmeye Kars ilinde ve Türk sınır boyundaki diğer Ermeni birliklerinin komutanları olan 3 Ermeni generali de katıldı. Bunlara, Ermeni askerleri tarafından Müslüman ahaliye yapılan muamele hakkında Türkler tarafından yapılan şikayetleri bildirdim. Beklediğim şekilde bunlar birçok hakikatlerin inkâr edilemeyecek şeyler olduğunu kabul ettiler. Kendilerini karşı ithamlarla savunmaya çalıştılar. (Sayfa 188)’ Anılarında, ertesi gün hiçbir güçlüğe uğramadan Zivin’e vardığını yazan Rawlinson, şöyle devam ediyor: ‘Müslüman ahalinin Ermeniler elinde maruz kaldığı muamele hakkında Kazım Karabekir Paşa’dan yeni şikâyetler geldi. Bundan ötürü hemen kuzeydeki dağlık bölgeye gitmek üzere yola çıktım. Bu arada İngiliz birliğinin Kars’a gelişinden sonra Müttefik Yüksek Konseyi, Kars ilinin Ermenilere verileceğini açıklamış ve bunun ardından İngiliz birliği geri çekilerek Kars ilinin Ermeniler tarafından işgali başlamıştı. Oltu bölgesine gelince burada Aşiret reisi Eyüp Paşa ile karşılaştım. Rastladığım birçok mümtaz kişiler arasında bu lider bana hepsinden de daha üstün bir insan olarak gözüktü. 30 yaşından fazla değildi. İki metreden uzun boylu, son derece aktif ve zeki bir insandı. Aşiretinde silahaltında 2 bin kadar adamının, kendisine ait dağlık bölgedeki arazisini, aşağıdaki ovada Müslüman köylerini tahrip ve yağma etmiş müttefiklerin Ermeni kontrolüne bıraktığı kendi arazisine de aynı şeyi yapacaklarını ilan etmiş çetelere karşı koruduklarını öğrendim. Bu sırada da ovadan devamlı bir şekilde kaçmakta olan Müslüman mülteci kervanları geliyordu. Bu Müslümanlar Eyüp Paşa’nın bölgesinde güvenliğe kavuşabilmek için taşıyabildikleri şahsi eşyaları ile buraya sığınmaya çalışıyorlardı. Eyüp Paşa bana Ermeni çetelerin, Müslüman ahaliyi sadece öldürmekle iktifa etmeyip, öldürmeden önce gizlenmiş olduklarını zannettikleri mallarını ortaya çıkarabilmek için korkunç işkencelere başvurduklarını bildirdi. Söylediklerinin doğru olduğunu anlamam için katliamı bizzat görmemi istedi. Bu bilgiler, Kazım Karabekir Paşa’dan aldığım raporları da tamamen doğruluyordu.’[4] Katliamlara imza atmış Ermenilerin katlettiği halkı soykırımla suçlamasının tarihte bir başka örneği var mı acaba? Ermenilerin, Kars ve çevresinde yaptığı katliamların çoğuna dedem bizzat görerek, yaşayarak tanık olmuş biriydi. Ve o günleri her anlattığında iki gözü iki çeşmeydi. Dileğimiz ve duamız coğrafyamızda bir daha bu üzücü hadiselerin yaşanmaması ve dünya kamuoyunun Ermeni Soykırımı diye bir olayın olmadığı ve koca bir yalan olduğunu kabul etmesi gerekir. Ayrıca Anadolu’da milyonlarca Müslüman kardeşimiz Ermeniler tarafından zulme uğramış ve hunharca katledilmiştir.
Dr. İmbat MUĞLU
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kars#Tarih Erişim Tarihi:19 Mayıs 2021
[2] https://www.guncelmeydan.com/pano/resmi-belgelerle-ermeni-vahseti-4-t17868.html Erişim Tarihi:20 Mayıs 2021
[3] https://www.guncelmeydan.com/pano/resmi-belgelerle-ermeni-vahseti-6-t17912.html Erişim Tarihi:20 Mayıs 2021
[4] https://www.guncelmeydan.com/pano/resmi-belgelerle-ermeni-vahseti-13-t18019.html Erişim Tarihi:20 Mayıs 2021