KKTC ve Mazeret
- Hasan Bey, okuyucularım sizi özledi… İzin verirseniz meziyetlerinizden birkaç tanesini zikrederek konuya geçelim.
- Estağfurullah Ahmet Bey, buyurun…
- Hasan Bey; ABD’de ekonomi ve siyaset okudu. Siyaset bilimde doktorasını yaptı. İki yabancı dili vardır. ABD ve Avrupa’nın hukukunu, bürokratını çok iyi bilir. Bu nedenle yorumları nettir. Emeklidir. Derdi, köşe yazarı yetiştirmektir…Benim gibi insanların ilham kaynağıdır…
- Ahmet Bey çok teşekkür ederim. Ben siyasetçi değilim. İster siyasetçi ister bilim adamı ister vatandaş ister rehber ol; yanlış veya eksik bilgi vermek halkı kandırmaktır. Onun için doğru bilgi vermek veya doğru yönlendirmek farz-ı ayındır…
- Ana muhalefet lideri diyor ki “İktidarımızda Suriyeli misafirlerimizle helalleşip iki yılda memleketlerine uğurlayacağız” (1) cümlesi uygulanabilir mi yoksa algı oluşturmak mıdır?
- Suriyelileri göndermek iki açıdan mümkün değildir.
1. İnsanı açıdan uygun değildir…
Bu konuyu açalım: Suriyeliler; evini, tarlasını, bağını, bahçesini kaybetti. Geri döndüklerinde muhtemelen güvende olmayacaklar. Suriyelilerin ihtiyaçlarını karşılamadan en önemlisi güven sorununu çözmeden, geri göndermek bile bile ölüme göndermek demektir. Bu nedenle insani değildir…
2. Uluslararası hukuk açısından hiç mümkün değildir…
İç kamuoyuna hoş görünmek ve oy alabilmek için bir gaddarlık yaparsın ama uluslararası hukuk izin vermez… Dolayısıyla iktidar aleyhine algı oluşturmak için kurulan bir cümledir.
- Diğer bir konu ise muhalefet liderlerinin Kuzey Kıbrıs harekâtının 47. Yıl dönümü törenlerine katılmadığı için Erdoğan’ı protesto olarak değerlendirildi…Doğru bir yorum mudur?
- Yorum doğrudur ama muhalefet liderlerinin davet edilip edilmediğine bakacağız:
Ev sahibi KKTC dir. Dolayısıyla KKTC davet etmesi gerekir. Erdoğan da davet edebilir. Doğrusu KKTC’nin davet etmesidir. İlla ki Erdoğan davet etmesi gerekir dersek törene katılmamak için bir mazerettir. Ama geçerli bir mazeret değildir…
Kuzey Kıbrıs harekâtının 47. Yıl dönümü törenlerine muhalefet ve iktidar birlikte katılması gerekirdi… Çünkü birlikte katılmak dünyaya bir mesajdır.
Dünyaya birlik mesajı verdikten sonra muhalefet; üslup, yöntem ve eksikler konusunda Erdoğan’ı eleştirirse kimsenin itirazı olamaz… Ama Davet edildikleri halde dünya kamuoyuna birlik mesajı vermekten kaçınıyorsan bunun mazereti olmaz… Çünkü;
PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin Kuzey Kıbrıs harekâtının 47. Yıl dönümü törenlerine katılmamasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak olarak değerlendirebiliriz dolayısıyla T.C. Devletini de itibarsızlaştırmak demektir. HDP’nin milli olma derdi yoktur…
Muhalefetin, HDP gibi düşünmesi mümkün değildir. Ama muhalefetin, HDP’yi taklit etmesini olumlu bir şekilde yorumlamak da mümkün değildir. Vatandaşı kandırmak demektir...
Eğer muhalefet davet edildiği halde Kuzey Kıbrıs harekâtının 47. Yıl dönümü törenlerine katılmamalarını ben de kınıyorum…Muhalefet davet edilmediyse, davet etmeyenleri kınıyorum…
Basından öğrendiğimiz kadarıyla KKTC Cumhurbaşkanı tarafından muhalefet liderleri davet edildi. Muhalefet liderlerinin bazıları katılmazken bazıları da temsilci gönderdi… Temsilci göndermek Kuzey Kıbrıs harekâtının 47. Yıl dönümü törenlerini çok hafife almak demektir…
Erdoğan, davet etmedi diyerek mazeret ileri sürmek kabul edilir bir şey değildir… Bu davranışın anlamı şudur: T.C. Cumhur Başkanı Erdoğan liderliğinde birlik mesajı vermek istemiyorum ama milliyetçi ve muhafazakâr seçmeni küstürmemek veya kandırmak için temsilci gönderdim… Aklı başında insanlar bu şekilde yorumlar…
Sonuç:
Dünya kamuoyuna birlik mesajı, Kuzey Kıbrıs harekâtı gibi törenlerde verilir.
Özel günlerde siyasi liderlerin alınganlık yapması veya husumeti sürdürmesi devletin bekası için zafiyet doğurur…Bunun sorumlusu “Pire için yorgan yakan” siyasi liderlerdir. Halk, bunun hesabını sorar…
Selam ve saygılarımla…
[1] Haber 3, 17 Temmuz 2021 Cumartesi Saat: 10:01, Sozcu.com.tr 16/07/202