veyseltanerucar @ gmail.com

İnsanı insan yapan duygular vardır. İnsan olma özelliğinden kaynaklı olan bu duyguları, istesek de istemesek de içimizden atamayız. Ancak kişisel gelişim, eğitim ya da yönlendirmelerle şekle sokabileceğimiz bu duygu hamurumuzu herkesin farklı yoğurduğunu görmek, yüce yaratıcının dünyayı yaratırken içine gizlediği ve açık ettiği çeşitlilik olgusunun bereketi ve güzelliğindendir. Atalarımızın “İnsan çeşit çeşit, yer damar damar” sözünde belirtildiği gibi, toprak nasıl çeşit çeşit ise insanlar da öyledir; hiçbir yönden birbirine tam olarak benzemezler. Duygular ve yaşanmışlıklar bu yönde belirleyici en önemli unsurlardır. Duygu bağlamında, insan kendini anlayan ve anlayabildiği kişilere yakınlık duymaz mı zaten? İşte dostluk da tam bu kavramların ortasında, yaşantımızı ve kişiliğimizi en belirleyici -daha doğrusu kişiyi en iyi kimliklendiren-, onun hakkında en net fikirleri edinebileceğimiz bir duygu uyuşmasıdır.

Evet, dostluk; yer gibi damar damar olan insan çeşitliliği dünyasında, diğer insanların bazılarıyla zevklerinin ve düşüncelerinin uyuşmasıdır aslında. Bazen arkadaşlıkla karıştırılır dostluk. Ama her ne kadar arkadaşlık ve dostluk birbirleriyle karıştırılsa da, dostluk arkadaşlıktan daha özeldir. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözümüz, aslında kişinin çevresiyle bütünleştiğinin ifadesidir. İşte bu yüzden, dostluk için kişiyi en iyi kimliklendiren ve onun hakkında en net fikirleri edinebileceğimiz bir duygu uyuşmasıdır diyoruz.

Elbette kişilerin yaşam süresi içerisinde iletişime geçtiği birçok insan olacaktır. Bu iletişim içerisinde, birbirini seven, birbirine ısınan yürekler önce arkadaş olurlar. Arkadaşlık, feragat ve fedakârlık etme, samimi niyetle sevgi ve muhabbet besleme safhasına geldiğinde ise dostluğa dönüşür.

Peki ya gönül nedir? Gönül, yürekte olan nitelik, sevgi, istek, anış, düşünüş gibi duygu kaynağı, kişinin iç dünyasıdır. Yani kalp organının duygu kısmıdır gönül. Bu bağlamda insan; sürekli kalbinde taşıdığı, sevdiği ve onunla sürekli iştiyak halinde olduğu kişilerle gönül dostluğu kurabilir. Gönül dostları, bir dalgıç gibi kendi içimize bizi daldırır, kendi iç dünyamızdan bize inciler çıkartır. Allah rızasını gözeten ve Allah sevgisi ortak paydasında bireyin arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle, akli veya bedeni mukavemetini azaltacak herhangi bir şeyi öğütlemez; onu zayıf düşürmek için değil, ilmi ve fikri açıdan güçlü tutup-koruyup, geliştiren boyuta çıkarmak için elinden geleni yapar. Boş ve hayali ümit vererek teselli etmez, gerçek ve doğruyu söyler. Dost, hiçbir dostunun davranışını tamamen doğru veya tamamen yanlış olarak yorumlamaz. Allah ne der ve sen buna ne kadar uyuyorsun düsturuna bakar. Uyarır, uyandırır. Kalbini, Hak’tan alıkoyan her şeyden uzak tutmaya çalışır seni.

Kıymetlidir gönül dostluğu. “İnsanlarla iyi geçinmeyen, dostluk kurmayan ve kendisi ile geçinilmeyen, dostluk kurulamayan kişide hayır yoktur” (Ahmed b. Hanbel, II, 4, 5, 335) buyurur Peygamberimiz. “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin” (Ebu Davud, 4833) buyruğu üzerine bizim de gönül dostluğu kuracağımız ya da kurmamız gereken kişiler; din ıstılahında, îman ve ibadetlerinde şirk, küfür, nifak, riya ve süm'ayı (halka duyurmayı) terk edip dinî görevlerini sırf Allah rızası için yapan, riyayı (gösterişi) ve ibadetlerini insanlara duyurmayı sevmeyen, özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında dosdoğru olan, güzel amelleri en iyi bir şekilde yapıp iyiliksever olan, kâfir, nankör, gaddar, âsi, azgın, mücrim, kibirli, zalim, sapık ve fâsık duygulardan kaçan, muttaki yani Allah korkusuyla yaşayan takva sahibi muhlis kişiler olmalıdır.

Hepimizin muttaki ve muhlis kişilerle gönül dostluğu kurup, Allah rızası için bir yaşam sürmeyi düstur edinmesi dileklerimle.

Selametle