» İslamafobi
İslamofobi ya da İslamafobiya...
Batının yeni diye tabir edilen asırlık hastalığı. İslam korkusu ve düşmanlığı anlamında ki bu kavram; islamofobi olan son modern ismini, 2001 yılında ikiz kuleler olayıyla dünyaya duyurdu. Özünde Batının vücudundan atmak istemediği mikrop; islamofobi.
Geçenlerde de bir arkadaşım tamda bu konuyla ilgili internetten bir video yolladı.
Video şöyle;
İngiltere'de islamafobi ile ilgili bir gösteri yapılıyor. Bir fuar alanı oluşturulmuş; stantlara kitaplar sergilenmiş ve ülkenin aydınları stantların başında halkı bilgilendirip tehlikeye(!) karşı uyarıyor. Katılımcılar ise herhalde saygın(!) kişiler. Basın yoğun ilgi göstermiş olacak ki arka tarafta farklı kameraların da çekim yaptığı görülüyor. Yoldan geçenlerle röportajlar yapılıyor ve endişeler dile getiriliyor. Kamera bir ona bir buna uzanıyor.
Muhabirin mikrofonu uzattığı kişilerden biri islamın Avrupa da yayılmasıyla ilgili endişelerini dile getirirken; arkada elinde kitap olan başka bir kişi konuşmacıya müdahale ediyor ve birkaç soruda kendisinin sormak istediğini söylüyor. Muhabir önce izin vermiyor ama adam ısrarlı. Konuşmacı “sorun değil” diyince adam muhabiri dinlemeden konuşmacıya “Müslümanların en sevmediğiniz yönü nedir?” diye soruyor. Konuşmacının cevabı bildiğimiz türden;
-Müslümanlar teröristler.
Adam hemen konuşmacıya cevap olarak,Vietnam, Irak,İtalya,Slovakya, gibi yerlerdeki çatışmalarda Hıristiyanların etkilerinden söz ediyor ve ekliyor;
-Hristiyanlar çok mu barışçıl…?
Bu sırada muhabir müdahale etti ama ok yaydan çıkmıştı. Konuşmacı bu arada adama cevap vermekte gecikmiyor.
Cevap;
-Aynı Şey değil.
Konuşma hızlı bir şekilde devam ediyor ve etraf gittikçe kalabalıklaşıyor. O sırada kamerada görünmeyen muhabir arkada kameramanla konuşuyor, endişe artıyor.
2.soru:
-Müslümanları neden bu kadar aşağı görüyorsunuz?
Muhabir tekrar müdahale ediyor ama konuşmacı yine cevap vermek istiyor.
-Yapma dostum kadınlarını taşlayan bir dinden bahsediyorsun.
Sıkı durun.
Soruyu soran adam;
-Hiç bir şey bilmiyorsun cahil dedi ve İncil olduğunu o an anladığım elindeki kitabı sinirle açarak birkaç sayfa karıştırdı ve incildeki recm cezasını okumaya başladı …
Yahudi şeriatı kitabı
Talmut’ta recm açıkça geçmektedir. Tevrat’ta konuyla ilgili hüküm şöyledir: 22: 22 Eğer bir adam başka birisinin karısıyla yatarken yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın, ikisi de öldürülecek. İsrail’den kötülüğü atacaksınız.
22: 23 Eğer bir adam kentte başka biriyle nişanlı ergen bir kızla karşılaşır ve onunla yatarsa, 22: 24 ikisini de kentin kapısına götürecek, taşlayarak öldüreceksiniz. Çünkü kız kentte olduğu halde yardım istemek için bağırmadı; adam da komşusunun karısıyla ilişki kurdu. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız.
Yahudiler, İsa peygambere zina ederken yakalanmış bir kadın getirmişler ve Musa peygamberin bu gibilere recm cezası verdiğini ileri sürerek buna ne diyeceğini sormuşlardır. Isa peygamber onlara; “içinizde günahsız olan önce taş atsın” deyince de kadını recmetmekten vazgeçmişlerdir.( Günahsız olmadıklarını düşündüler herhalde)(Yuhanna 8/3-11). Aynı olay Barnabas incili ‘ nde de geçer.(bab:201)
Bu arada adam az da olsa birilerinin ilgisini çekiyor ve taraftar topluyor… Muhabir ve konuşmacı durumun içinden çıkılmaz bir hal aldığını geç de olsa kavrayıp adamı provakotorlukle suçlayarak bağırmak suretiyle sözünü kesmeye çalışıyor. Ortalık arbede oluyor ve kamera o andan itibaren yere bakıyor ve kısa bir süre sonra kapanıyor.
Bu olay; özgüven eksikliğinin ve tahammülsüzlügün saldirgan psikolojisinin yaninda , buna neden olan inançta ki bilgisizligin de ne denli bir eksiklik oldugunu nasılda çarpıcı bir sekilde ortaya koyuyor değil mi?
Bakınız;600 yıllık Osmanlıda recm cezası sadece 1 defa uygulanmıştır. Bu Osmanlı hukukunda recm cezasının var olduğunun belgesi sadece Joseph Von Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi, (Çev. Vecdi Bürün), c. XII, İstanbul, 1986, s. 33. te yer alır. Olay 1680 yılında İstanbul’da gerçekleşen recm cezasıdır. Silâhdar Fındıklı Mehmed Ağa’nın anlatımına göre hâdise şu şekilde cereyan etmiştir: 1680 tarihinde İstanbul’da bir yeniçerinin karısı, evine yakın bir yerde ipek dükkanı sahibi olan bir Yahudi’yi evine alır. Bu durumdan haberdar olan mahalle sakinleri kadının evini basarlar ve hepsi birden “zina hâlinde bulduk” diye ifade verip ikisini de Kazasker’e getirirler. O da “gördük” diyenlerin şahitlikleriyle kadının recm edilmesine, Yahudi’nin de öldürülmesine hükmeder. Neticede de karar uygulanır.
Dürüst olalım bu konuda önemli bir nokta daha var;
Zina suçunun tam olarak tespit edilememesi noktası. İslâm hukukuna göre zinanın şahitlikle ispatı ile ilgili şartların oldukça ağır olması sebebiyle, insanların buna cesaret edememeleri görülebilir. Çünkü dört şahitten biri şahitlikten dönerse, hattâ ifadelerinde çelişki bulunursa, diğer şahitler bu defa bir kimseye zina iftirası (kazf) suçlaması ile karşı karşıya kala bilirlerdi.
Bu bile aslında büyük bir değer değil midir.
Ve yine Osmanlıda şerii hükme dayanarak hırsızlık ve benzeri suçtan kol bacak kesme hükmü yalnızca 30 dur. Kaynaklarını Osmanlı ceza hukuku ile ilgili belgeler de , Türk ve Osmanlı tarihini anlatan kitaplarda kayıt kayıt bulabilirsiniz.( Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara Akman, M. (2004), Osmanlı Devleti’nde Ceza Yargılaması, Eren Yayınları,İstanbul…. Ve daha niceleri) Bu belgeler açıktır ve rahatlıkla ulaşılabilir.
Hesap edin 600 yılda kaç vaka. Yönetilen yüzölçümünü de göz önüne alarak Batının idam ettiği adamları sayarsan en modern sistem her zamanki gibi yine İslam da .
Hazreti Peygamber (s.a.v) zamanında ise Medine-i Münevvere’de ikisi Müslüman, ikisi zımmi tebâdan olan (Yahudi) olmak üzere 4 kişiye recm uygulanmış.
Bu hadiseler en tartışmasız hadis kitapları olan Buhari’de “Hudud” bahsinde, Müslim’de “Kitab-ül Hudud”’da, ve Nedai’de “Recm” babında zikredilmiş ve Eshâb-ı Kirâm’ın birçokları tarafından rivayet edilmiştir. Bu hadiselere baktığınız zaman kadın erkek ayrımı olmadığını da görmeniz mümkün.
Bugün Arap ülkelerinde hatta orta doğu ülkelerinde uygulanan recm cezası islamla alakalı olarak değil geleneklerle alakalı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü ALLAH’IN rahmeti gazabını örter. Ve bu nedenle bu şeri kuralların neredeyse uygulanmaması için bir çok koşulları vardır ve alimler zaten konuyla ilgili açıklamayı yapmıştır. Osmanlı en güzel örneğidir aslında ama tabi anlayana…
Yani recm cezası yahut kol kesme cezası gibi kuralları uygulansın ya da uygulanmasin tartışmaları yapan kişilerden uzak durarak başka bir bakış açısı getirmek,ve videoda bu konular üzerinde durulduğu için bu örnekleri kullandım. Keza zaten bu konu alimlerin ve hukukçuların işidir. Benim bakış açımızı; "bilmediğini savunmak" tabirine çekmektir amacım.
İslamafobiyi batı ülkeleri halklarına basın yayın ve medya organlarıyla işleye dururken, ortadoğuda ki terör ve savaşlarda onların ekmeğine yağ sürüyor. Avrupanın özünde vücudundan atmak istemediği mikrop diye tanımlama nedenim budur. Gerek kendi ajanlarıyla kurdurdukları gerekse bölgesel kurulan terör örgütleri ile orta doğuda akan kanlar,köle edilen kadınlar,kesilen başlar ve açlıktan ölen çocuklar oldukça batı bunu kullanmaya devam edecek. "Bakın ey halkım islam böle dininize sahip çıkın" mesajı verip misyonerliğini yüzyıllardan beri olduğu gibi yapmaya devam edecek.
Yukarıda anlattığım videodaki ki röportaj meselesine gelince ;
Ne kadar zor bir şeydir bilmediğine inanmak. Ve belki de bildiğinle yıkılmak. Yani inandığını sandığın incili bilmediğin için ya da bilerek gerçeğini örttüğün için yıkılmak…
Dürüst olalım ki aslında günümüzün bazı müslümanlarının defekti ile aynı…
Maalesef.
Selametle;