Sezai Karakoç ve Sevgi
“Sevmek... Her şeyi insanı sevmekle başlar ve insanı sevmekle biter.” der Sait Faik bir hikayesinde. İçimden defalarca bu sözü tekrar etmişimdir. Bu söz, benliğime öylesine yerleşmiş ki insanların birbirini sevmemesi, hoşgörüyle bakmamaları, kavga etmeleri beni ürpertiyor, zaman zaman tüylerimin diken diken olduğunu hissediyorum…
Bir masal kahramanının gittiği yeri “Güzelim, burası bir başka dünya. Mavi denizleri, mor dağları, billur pınarları var. Ama güneşi hiç ısıtmıyor nedense... Güneş ısıtmayınca da neler olmuyor ki: Elmalar kızarmıyor, ayvalar sararmıyor, güller açmıyor, bülbüller ötmüyor. Bülbüller ötmeyince de hiç kimse gülmüyor. İyi ama gülmenin unutulduğu yerde nasıl yaşanır!” diye anlatışı vardı…
Bizim güneşimizin de hiç ısıtmadığını düşündürdü. Sevgi güneşimiz ısıtmadığı için, bizim de elmalarımız kızarmıyor, ayvalarımız sararmıyor, bülbüllerimiz ötmüyor. Bülbüller ötmeyince de hiç kimse gülmüyor; iyi ama sevmenin unutulduğu yerde insanlarımızın gülmesini nasıl bekleyebiliriz diye düşünürken, bahçeye teneffüse çıkan çocukların cıvıltıları, vaktiyle bir dergide okuduğum” sevgi” ile alakalı şu sözleri hatırladım:
“Çocuk, ilk defa dünyaya gözlerini açtığı zaman sevgiyle karşılaşır. Şefkatle gerilmiş ruhlar görür ve muhabbetle atan kalplere sırtını vererek büyür. Daha sonraları ise bu sevgiyi bazen bulur, bazen de bulamaz; ama bütün bir hayat boyu o sevgiyi arar ve onun arkasından koşar.
Güneşin çehresinde sevginin izleri vardır. Sular buhar buhar o sevgiye doğru yükselir; yukarılarda damlalaşan su habbecikleri, o sevginin kanatlarıyla uçar ve naralar atarak baş aşağı toprağın bağrına inerler. Güller, çiçekler sevgiyle gerilir ve gelip geçenlere tebessümler yağdırırlar. Yaprakların bağrına taht kuran jaleler durmadan çevrelerine sevgi dolu gamzeler çakar ve sevgiyle raks eder. Koyun, kuzu sevgiyle meleşir; kediler sevgi ile mutlu olur, kuşlar sevgiyle cıvıldaşır ve sevgi koroları teşkil ederler.”
“Hepimiz sevgi için doğmuşuzdur.” Böyle diyor, Benjamin Disraeli ve devam ediyor:
“Sevgi var olmanın bir amacı ve sonucudur.” Kısacası, insanların gönüllerini fethetmek için en kestirme yol sevgi yoludur ve sevgi yolunda Ahmet Yesevî, Hacı Bektaş Velî, Mevlânâ, Hacı Bayram Velî, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal gibi mutasavvıflar yürümüşlerdir…
Günümüzde de sevgiyi şiirleriyle hatırımıza getirenlerden bir tanesi de Sezai Karakoç’tur…Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun.
Artık bir müddet elmalar kızarmayacak, ayvalar sararmayacak, güller açmayacak, bülbüller ötmeyecek. Bülbüller ötmeyince de hiç kimse gülmeyecek… Sevgi cümlelerini kuran bir kişi ortaya çıkana kadar…
Sezai Karakoç’un diyor ki…
" Putlar tanrısızlık ortamında üreyen ruh mantarlarıdır. "
" Umutsuzluk yok! Gün gelir. Gül de açar. Bülbül de öter. "
" Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır. "
Yeni güneşler doğana kadar elmalar kızarmayacak, ayvalar sararmayacak… Ama yeni güneşlerin doğması için gayret etmeliyiz… Çünkü sevgi yolu, Allah yoludur. Bu konuda Sezai Karakoç diyor ki:
" Allah'ın yolu kaybolmaz. Ama ondan ayrılan veya onu ihmal eden, bir daha doğmamacasına batar. Allah yolundan ayrılanlar ise kaybedecektir, …"
Bir ülkede umudu aşılayan şairler olduğu müddetçe Allah yolunda yürüyenlerin yüzlerine kapılar kapanmaz! Kaza sonucu birisi kapansa bile onun yerine yüzlercesi, binlercesi açılır. Bir kere de sevgi yoluyla gönüllere girildi mi, artık halledilmeyecek hiçbir mesele kalmaz. Yeter ki aşkımızı ve nefretimizi abartmayalım. Başka bir ifade ile ifrat-tefrit dairesi içinde yer almayalım…
Bu bakımdan ülkemizde toplumsal gerginliğe sebebiyet vermemek için öncelikle siyasetçiler olmak üzere herkesin bu sevgi yoluna girmesi temennisiyle…
Selam ve saygılarımla…