veyseltanerucar @ gmail.com

.. ve "Tanrı öldü" dedikten 40 yıl sonra Nietzsche öldü. Hala Tanrı'nın öldüğüne inananlar, bir inme sonucu ölen Nietzsche'nin ölüm sebebini, yani katilini(!) arıyorlar. "İnsan mı Tanrı'nın hatası yoksa Tanrı mı insanın hatası?" diye düşüne düşüne arama yapan ve "İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir" diyerek neye inandığını bilmeyen bu sıkı dedektiflerin içler acısı durumu, bize merhum Muhammed Raşit (k.s) Hz.'nin şu sözünü hatırlatıyor: "Bir insan ancak İLİMLE bu kadar cahil olabilir."

İnsanoğlu, bilgi arayışında çoğu zaman hakikat ile yanılgı arasında sıkışıp kalır. Nietzsche'nin "Tanrı öldü" sözleri, aslında modern insanın inanç krizini ve nihilist yaklaşımını yansıtır. Ancak, bu düşünceler ne kadar derin olursa olsun, Tanrı inancının insanoğlunun ruhsal yapısındaki yerini sarsmaya yetmemiştir. Nietzsche'nin ölümünden sonra bile, insanlar hala bu felsefi tartışmaların peşinde koşmaktadır.

Oysa, inançlar ve bilim arasında kurulan denge, insanı gerçek anlamda aydınlatabilir. Ne sadece inançla ne de sadece bilimle hakikate ulaşmak mümkündür. İlim, insanı cahillikten kurtarırken, inanç ise kalbe huzur verir. Ancak, ilim sahibi olup da bunu kibirle harmanlamak, insanı cehaletten kurtarmaz. Mevlana'nın da dediği gibi, "Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol." Yani, bilgi sahibi olmak önemlidir, ama bu bilgiyi tevazu içinde kullanmak daha da önemlidir.

Bu nedenle, ilim ve inanç arasındaki dengeyi kurarak, hakikate ulaşmak için çaba sarf etmeliyiz. İlmi, kalbi ve aklı birlikte kullanarak, gerçek bilgelik ve huzura ulaşabiliriz. İnançlarımızı sorgularken, aynı zamanda onları derinlemesine anlamaya çalışmak, bizi cahillikten kurtarıp, hakikatin aydınlığına götürecektir.

İlimle gelen cehaleti yenmek, bilginin ve inancın ışığında hakikate ulaşmak için gayret göstermek dileğiyle...

Selametle