memduhyagmur @ gmail.com

Keklik öten kekik kokan Avşar yörelerine hasret duyanların bu hasretini biraz da olsa dindirecek kitapların yazarı Ziya Şahin’i tanımak gerek.  

Halk ozanı Âşık Ziya 10. 03. 1961 tarihinde Kayseri-Pınarbaşı ilçesine bağlı Pazarören Kasabasında dünyaya geldi. İlk, orta ve lise tahsilini Mimar Sinan Öğretmen Lisesi’nde tamamladı. 1979 Yılında Kayseri’ye gelerek çalışma hayatına atıldı. Vatani görevini yaptıktan sonra yeniden memleketine dönen Âşık Ziya, 1983 yılında Kayseri Şeker Fabrikası’na girerek ömür kağnısını çekmeye devam etti. Âşık Ziya’nın Aykut ve Yusuf adında iki oğlu var.

 Halk ozanı Âşık Ziya’nın şiir ve bestelerinin esin kaynağı Melikgazi Köyü’dür. Melikgazi; tarihî İpek Yolu’nun mola verdiği Kuş Kalesi, nam-ı diğer; Zamantı Kalesi’nin adeta kucağına oturmuş, gelen giden kervanlara ev sahipliği yapmıştır.

Âşık Ziya, çocukluğunu paylaştığı kınalı keklikleri, ağzı burnu fındık gibi olan, yemyeşil örtünün üzerinde kelebek gibi uçuşan körpe kuzuları, rüzgârlardan kanat takıp “Benden hızlı koşan yok” diyen deli tayları eserlerine konuk etmiş ve bu duygularını;

“Dağlar insanların sesine hasret,

Türküler söylenmez yamaçlarında.

Çağlar; derelerin içinde gurbet,

Keklikler eğlenmez kıraçlarında.”

 

Dörtlüğündeki gibi, kilim motifli bir heybe misali omzuna asıp gelecek kuşaklara taşımıştır. Yüreğinde biriktirdikleri, bir çavlan gibi kimi zaman şiir şeklinde kimi zamanda sazının tellerinden ezgi halinde dökülmüştür. Bir gün geri dönebilirim umuduyla yüreğinde biriktirdiği hasretleri geride kalanlara vasiyet bırakmış;

“Aşiretler gelsin bende yaylasın

Koyun kuzu doru tayı haylasın

Kör pınarla kuru dere çağlasın

 

Ben ölürsem beni köye götürün

Karlı dağın yamacına yatırın.” demiştir.

 

Âşık Ziya eserlerini, davet edildiği yerel televizyon kanallarından halka ulaştırmış, eserleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. Eserlerinin yola çıkış hikâyesinde şiirlerinin bir kısmı “Anadolu hececileri 5” isimli antolojide yer almıştır.

Daha sonra halk ozanı Âşık Ziya, otuz yıllık birikimlerini sırasıyla; “Dağlara Döneceğim, (şiir kitabı)-Köşker Dağının Sunası, Yabanlu Pazarı,  (Geçmişten Günümüze Pazarören),Kerküklü Koca Türkmen, Van Demek Vatan Demek, Söğütlü Kahvenin Müdavimleri, Can Pazarören, Danişmendli Melikgazi, Münüfe, Söz Konusu Vatandı, Gün Ağarmak Üzere Karabağ,Köse Hekim, Karabağda Savaşan Kadınlarımız  ve  Çölloğ   adlı eserlerini okuyucuları ile buluşturmuştur.

   

Dr.İbrahim Ethem GÜVEN vasıtasıyla imzalayıp gönderdiği kitaplarını bir çırpıda okumuştum. İlk okuduğum kitabı Köşker Dağının Sunası, Melikgazi Efsaneleri idi. Çocukluğunu yaşadığı Melikgazi köyünü ve eski yaşantılarını o kadar güzel anlatmış ki, adeta oralarda yaşamış gibi oluyorsunuz. Suna ebesi, inekleri, köy hayatının zorlukları, oğlunun ABD ye gidişi ve hep bekleyişi, Ayrıca Melikgazi köyünün türbedarları Tekkeşenler, tarihçesi ve döneminde yaşananlar güzel bir dil ile anlatılmış.

Kerküklü Koca Türkmen ise, Dr.Selahattin KAYA’nın şahsında Irak Türkmenlerinin yaşadıkları zorlukları, İran-Irak savaşında Türkmenlerin en ön saflarda savaşması ve kırıma uğramasını Dr. vesilesiyle anlatmakta Daha sonra Türkiye’ye ve Kayseri’ye gelen Dr. Selahattin KAYA yaşadıkları zorluklar ise adeta Irak Türkmenlerinin genel hali durumunda. Kitabı  okuduktan sonra Selahattin KAYA’yı tanımak istedim ama Kayseri’ ye çok az gittiğim için  bir türlü fırsat olmadı. Geçen aydı sanırım Selahattin KAYA’nın vefat ettiğini duyunca o kadar üzüldüm ki anlatamam.

Ressam Hasan Gürpınar’ın Anıları ise, Tomarzalı ressam Hasan Gürpınar’ı anlatırken  Ülkücü Hareketin adeta tarihini anlatmakta.

Çöllog ise yayınlanmadan gördüğüm bir eser olup, Avşar eşkıyasının Milli Mücadelede nasıl kahramanlıklar yaptığını görmek açısından önemli bir eser.

Münüfe ise tam film olacak bir roman. Avşarkızı Münüfe’nin Maraş’lı mili mücadele komutanlarından Körün oğlu Mehmet Bey’e gelin gitmesi, Mehmet bey’in Ermenilerin  tuzağı ile öldürülmesi ve Münüfe’nin Tunceli’ye kaçırılması ve oradaki  deli gibi yaşadığı ve çileli hayatı. Ölürken dahi şöyle diyor:

“Mezarımın başına Türbedar Tekkeşinzade Halil Efendinin kızı yazdırın. Bizim ellere gidersen mutlaka Aygörmez dağlarına uğra.Kökger Dağına, kör pınara, taş ağıla selam söyle. Kimse gurbet ellerde kızını yalnız bırakmasın.”

Kayseri yöresinin, Avşarellerinin, bizim toprağın geçmişini ve unutulmaması gereken kültürümüzü yazarak gelecek nesillere eserler bırakan Ziya Şahin’e teşekkür ediyorum. Yaşı 50 üzerinde olan kişilerin belki bildiği ama yarın bunları bilen kimseler kalmayınca ne kadar değerli eserler olacağını göreceğiz. Türk Dili Edebiyatı öğrencilerinin,  kültürümüz ve halk edebiyatı konusunda ödev ve tezlerinde kullanabileceği çok malzemeyi Ziya Şahin kitaplarına almış.

Çöllog  ve Münüfe romanları film olacak ve sürükleyici konular. Bu konuda çalışma yaparak senaryo haline getirip film projesi için çalışmalar da yapabiliriz. Film konusunda yine Kayseri’li ağabeyim Abdullah AYATA ile birlikte çalışıyoruz. Son Ermeni ve Muhbir Mehmet romanlarının filme çekilmesi için çalışmalar devam ediyor.

Allah uzun ömürler verdikçe Ziya Şahin’de Avşarellerini ve Avşar kültürünü yazmaya devam edecektir.