davutzat @ gmail.com

Zaman ve çağ çok gürültülü. Beyinler zonklamakta. İmkân kadar problemler de çok. Biraz uzaklaşmak ve tenhalaşmak gerekiyor hengameden. Çünkü tenhaya çekilmek kendini korumasıdır insanın. Gürültü sağanağında kalıp insanlarla çekişmek yerine sükûnete fırsat verir. Kalabalıklar herkesle zorunlu iletişime ve çok konuşmaya sebeptir. Oysa faydasız boş şeylerle uğraşmak yerine kendiyle uğraşmalı insan. Kendini dinlemenin ve kendisiyle konuşmanın yolu da tenhaya çekilmekten geçer. Bunun bir istisnası yok mudur, elbette vardır. Ancak candan bir dostunuz var ise sevdiklerinizle sohbetin en derinine gark olur, bu defa paylaşımda tenhalığa kavuşursunuz.

Tenhalık, kabalıklara mânidir. Dünya nimetlerine karşı bir miktar fakirlik, içimize sunduğumuz zenginliktir. Zira tenha yürekler biraz da hüzün içerirler. Tenhada olmak dinginlik ve kendimize yardım etme şekillerinden biri değil midir? Öyle ya! Bazen uzaklaşmak lazım hakikati anlamak için. Kim ardınızdan ne çeviriyor görmek için. Kim sizi ne kadar sevmiş anlamak için. Tenhaya çekilmek birden çok hakikati görmeye sebep olur. İnsan, hayatın yoğunluğundan gerçekleri göremiyor. Bir akışa kaptırıp gidiyor kendisini. Tenhadan bakınca, araya azıcık mesafe girince, menfaatler gecikince kim ne tepki veriyor anlamak güzel olur. Seviliyor musunuz, kullanılıyor musunuz? İnsanlar işi gereği mi size selam veriyor. Menfaati olmayanın iyiliği kaç saat sürüyor, tenhadan çok daha iyi anlarsınız. Dost bildiğiniz ve sevdiğini sandığınız kaç insan sizi arayıp soruyor. Tüm bunların cevabı tenhadan daha net anlaşılır. Bu yüzden tenhalık çok işe yarayacaktır…

Diğer taraftan siz dünyaya ne kadar kapılmışsınız, kendinizi ne kadar ihmal etmişsiniz. Hayat sizi sizden ne kadar çalmış? Görmeye ve muhasebeye oldukça fırsat tanır tenhalık.  Omzunuzdan tutacak dostlar, bir yudum su verecek sevdikleriniz, tenhaya ne kadar azık taşıyanınız olduğu bu zamanlarda daha bir farklı anlaşılır.  Neden çıkıyordu Sevgili Peygamberimiz Hira mağarasına? Tenhadan olup bitenleri görmek için değildi. Ancak olup bitenler ise büyük manalar taşıyordu. Azık getireninden özleyenine. Düşmanlık edeninden dostlara. Herkesin tepkisi de kendi zihnine ve niyetine göreydi elbette.

Evet tenhalık, insanların acizliklerini gösterir. Ölümün olduğu bir dünyada garip bir yolcu olduğumuzu hatırlatır. Unutturan sebeplerimizi de anlamamızı… Çünkü dünya nimetlerinin rahatlığına boğulunca dertli yürekleri unutur insan. Çileli olanları unutur. Dünyanın merkezine kendisini alıp her şey etrafında dönüyor sanır. Oysa bir miktar hüzünlü ve dertlilerle yoldaşlık yapsanız. Mütebessim bir çehre ile sadaka olsanız asık suratlı dünyanın insanlarına. Güzel bir sözle gönül okşayıp sevap kazansanız en kolayından. Kabalıktan azat olmak, fakire, düşküne, açlıkla boğuşanlara ve yaşlıya şefkati öğretir. Tenhalık kul olduğumuzu hissettirir insana. Topraktan gelip toprağa döneceğimizi hatırlatır tenhanın toprak kokusu. Tabiat, tefekküre iter insanı. Münevverlik kitap yüklenmek değil, müspet ve dini ilmin tüm görüşlerini ezbere bilmek değildir, Hz. Yunusun dediği gibi, sen kendini bilmedikten sonra neye yarar bunca bilmek. İşte gönlümüze tenhalık hakkı vermek kendini bilmeyi ezberletir bize.

Ne mutlu tenhada kendini arayıp bulanlara.