davutzat @ gmail.com

İnsanın doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıran terazisidir ahlak. Vicdanın sesi ve ruhun yön pusulasıdır. Ancak insan bazen bu terazinin dengesini kaybeder. İşte ahlâk engeli dediğimiz durum, bu ölçünün bozulduğu, kendi iç dünyasındaki çalkantılar veya dış etkiler sebebiyle doğru yoldan sapmaya başladığı haldir.

Ahlâk engeli, kişinin kötülüğe meyli, iyilikten kaçışı veya ahlâki değerleri hiçe sayan bir yaşam biçimi geliştirmesiyle ortaya çıkar. Ancak bu engel, aşılamaz bir yol kapanı değil, bilinç, tövbe ve gayretle düzeltilebilecek bir duraktır.

Psikolojik açıdan ise ahlâk ile yetişme bozukluğu genellikle birbirine karıştırılır. İnsanın içsel dünyasının dışa vurumu ile yaratıcısına olan isyanı birbirinden tamamen ayrı değil midir? Genellikle bireyin içsel çatışmalarından veya travmalarından doğan değersizlik duygusu, öfkeleri ve duygusal yaraları ahlâkî yargılarını bulanıklaştırabilir. Ahlâkî pusulanın temel direği Allah sevgisi ve korkusudur. Vicdanı körelmiş olan doğruyu yanlıştan nasıl ayırt edecek?

Peki, bu engeli nasıl aşıp da ahlaklı insan sınıfına dahil olabiliriz. Elbette güzel ahlakın mihmandarı Sevgili Peygamberimiz ’in (sav) sünnetlerine tabi olarak. Ona benzemeye çalışarak. Bunu sağlamak için de kişinin kendini tanıma yolculuğuna çıkması gerekiyor. İnsan, duygularını ve zayıflıklarını analiz ederek ahlâkî hatalarının kökenine inmelidir. Gerekirse işin kılavuzlarından yardım almak, ahlâkî engelleri çözmede önemli bir adımdır. Bu değerlere uygun davranışları ısrarla uygulayıp kendi iradesini hak ve doğru istikamette kullanarak doğru yoldan yürüyebilir.

Toplum, insanın davranışlarını etkileyen en güçlü aynadır. Ahlâk engelinin sebeplerinden birisi de hiç kuşku yok ki içinde bulunduğumuz kötü çevredir. Kötü arkadaşlarımız ve alışkanlıklarımızdır. Modern dünyada hızla değişen değer yargıları da bireyleri ahlâkî boşluğa sürüklemektedir. Aile yapısındaki dini değerlerden uzaklık da ahlaki zayıflık doğurabiliyor. Sevgi ve İslami disiplinden yoksun bir ailede yetişen bireyin, sağlıklı ahlâkî temellerden uzaklaşması mümkündür.

Bu nedenle, iyi bir çevre oluşturmak, amentüsüne sadık kalmak, iyiliğe davet edip kötülükten sakındıranlara itibar etmek gerekiyor. Eğitim sistemimiz ile sosyal ve kültürel yapımızda ahlaki değerleri güçlendirmek zorundayız. Zira ahlak, mükellef insanı hem topluma hem de Yaradan'a karşı sorumluluk bilinciyle donatıyor. Nefsin isteklerine kapılmadan, ahlâkî prensiplerden uzaklaşmadan, takvaya yönelerek güzel ahlak sahibi olmak zorundayız. Unutulmamalı ki bu değerlerin çiğnenmesi demek, ahlaklı olmayı emreden Allah’a (cc) karşı duyulan saygı ve sorumluluk duygusunu da terk etmek demektir. Kötülüğe meyletmek ve insanın zihnini bulandıran şeytani vesveselere itibar etmek de ahlâkî zayıflığın nedenlerindendir…

Öyle ise; hatalarımızı kabul ederek tövbe ile Allah’a yönelmeliyiz. Sünneti tatbik ederek hayatımıza intizam getirmeliyiz. İbadetlerle, ruhumuzu terbiye ederek ilahi rehberlerden beslenmeliyiz.

Ne mutlu ahlaksızlık engelini kaldırabilenlere.